Akdeniz’deki en büyük depremin nedeni düşündüğümüzden farklı olabilir

Akdeniz havzasında M.S. 365 yılında meydana gelen depremle ilgili yapılan yeni araştırma, depremin sebebinin bilinenlerden farklı olabileceğini düşündürüyor.

David Nield

Tarih, bizlere, M.S. 365 yılında Akdeniz bölgesinin 8.0 ya da daha yüksek şiddette olduğu tahmin edilen ve gümbürtülü bir depremle sarsıldığını anlatıyor. Deprem ve ardından gelen tsunami, on binlerce insanın canını aldı, Mısır’da bulunan İskenderiye ve birkaç şehri daha yeryüzünden sildi.

BÖLGENİN SİSMİK TARİHİ DEĞİŞEBİLİR

Yeni araştırmalar, şimdi bu deprem ve bıraktığı sismik mirasıyla ilgili daha önceki bazı varsayımların yanlış olabileceğini düşündürüyor; yeni bulgular, günümüzde bölgedeki deprem ve tsunami modellemesinde büyük değişiklikler olacağı anlamına gelebilir.

Şu ana dek var olan genel fikir birliği, Girit’in altındaki Helen Yayı'nın muazzam bir depreme neden olduğu doğrultusundaydı; buna karşın, elde edilen son kanıtlar, batı ve güneybatı Girit açıklarındaki bir ‘normal faylar’ grubunun, açığa çıkan ve Girit kıyı şeridi boyunca bir ‘fosil plaj’ oluşturan geniş alanların, yükselmenin arkasında yatan neden olabileceğine işaret ediyor.

Araştırmacılar, yayınladıkları makalede, “Ulaştığımız bulgular, Doğu Akdeniz’de yaşanan yıkıcı deprem ve tsunamilerin normal faylardan kaynaklanabileceği düşüncesini destekliyor ve tsunamijenik üst plaka, normal fay depremlerinden kaynaklanan potansiyel tehlikeyi vurguluyor” diyorlar.

KIYILARI DOKUZ METRE YÜKSELTEN DEPREM

Araştırmacılar, depremlerden ötürü gerçekleşen yükselmeyle açığa çıkan fosil kıyı şeritlerini inceleyerek ve radyokarbon tarihleme yöntemlerini kullanarak, zeminin bu parçalanmış haldeki görüntüyü üretmek için gerçekte nasıl değiştiğini daha hassas bir biçimde anlamak için geriye doğru çalışabildiler. Kıyıların çevresindeki zeminin -kimi bölgelerde yaklaşık dokuz metre yüksekliğe kadar- yükselmesi, hayati ipuçlarını ortaya çıkaran çok miktarda deniz organizmasını, kabukluları ve iskeletleri öldürdü ve açığa çıkardı.

Girit çevresindeki toplam sekiz alandan vermetidler ve mercanlar toplandı ve bunlar araştırmacılara jeolojik yaşı belirleme açısından 32 yeni veri noktası sağladı. Akabinde, bu tarih ve yerleri olası depremsel faaliyetlere uydurmak amacıyla bilgisayar modellemesi kullanıldı; ayrıca, bölgedeki depremlerle ilgili tarihsel kayıtlar da dikkate alındı.

Sonuçlar, muhtemelen Milat’tan sonraki ilk yüzyıllarda meydana gelen bir dizi depremin, daha önce fail olduğu varsayılan efsanevi M.S. 365 tarihli depremden önce bu yükselişe yol açtığını gösteriyor.

M.S. 66’DAN İTİBAREN BİR DİZİ DEPREM YAŞANMIŞ OLABİLİR

Yeni hipotez, M.S. 66 yılı civarında Phalasarna’da bulunan antik limanın görünüşte terk edilmesi de dahil olmak üzere, diğer bazı kanıtlarla da destekleniyor fakat araştırma ekibi, ulaştıkları verilerin bu aşamada hiçbir şekilde kesin olmadığını da kabul ediyor.

Farklı biçimde söylersek, bölgede bulunan normal faylar eskiden düşünüldüğünden daha fazla yıkıma yol açabilir ve neticede -fosil sahilin bu bölümlerini açığa çıkarmış gibi görünmeyen- M.S. 365 tarihli deprem birçok kişinin düşündüğü gibi Helen Yayı'ndan değil, normal faylardan dolayı yaşanmış olabilir. Mesele yalnızca tarihsel bir merak değil: Bu, günümüzde yürütülen deprem tahminleri ve modellemelerinin tekrar ayarlanması gerekebileceği anlamına geliyor.

Helen Yayı'ndan kaynaklanan tehlike daha önce düşünülenden daha az olsa bile, birden fazla normal faydan kaynaklanan tehlike, özellikle daha önce yapılan çalışmalarda belirtilen kümelenmiş zamanlama açısından, zannettiğimizden daha büyük olabilir.

NORMAL FAY KIRILMALARI SANILANDAN DAHA TEHLİKELİ

Araştırmacılar, Akdeniz bölgesi çevresinde, özellikle (bu çalışmadan elde edilen verilerin büyük bir kısmının toplandığı) kıyı şeritlerinden uzak alanlarda toplanmış daha fazla sismik ölçüm ve kayıt görmek istiyorlar. Uzmanlar, yayınladıkları makalede, “Bu bulgulara ve bölgedeki kabuk yayılışının uzun vadeli kaydı sayesinde daha tutarlı bilgilere dayanarak, M.S. 365 ve daha önceki depremlerin normal bir fay kırılmasından kaynaklandığını destekliyoruz” diye yazıyorlar: “Bununla birlikte, Helen Yayı'nın tektoniğini ve sismik tehlikesini yeteri kadar anlayabilmek için daha fazla araştırma ve özellikle de jeofizik görüntüleme yapılmasının gerekli olduğunu not ediyoruz.”


Kaynak: Gazeteduvar.com.tr, Yazının orijinali Science Alert sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)