Kaliteli uzun yaşam için ‘son model’ beş ürün

Ürünlerini inovasyon ve teknoloji temelinde tasarlayan bazı start-up’lar, bugüne kadar ihmal edilmiş tüketici gruplarına odaklanarak fark yaratıyor. Prestijli yayın organı Wall Street Journal, yeni nesil girişimcilerin geliştirdiği beş inovatif teknoloji ürününü derledi. Amaç, ileri yaşlarda görülen görme, işitme, koku ve tat almaya yönelik duyu kayıplarını kişiye yeniden kazandırmak ve çeşitli sağlık sorunlarına yol açan yalnızlık duygusunu gidermek.

Görüntüyü tamamlayan sanal gerçeklik başlığı

Yaşla birlikte ilerleyen görme sorunlarını giyilebilir teknolojilerle teşhis etmek, hatta düşen görüş kalitesini bu cihazlarla yükseltmek mümkün.

Kaliforniya’da kurulan IrisVision, Samsung ile işbirliği yaparak sarı nokta hastalığı (maküler dejenerasyon) gibi sorunlardan muzdarip hastalar için bir sanal gerçeklik başlığı tasarladı. Cihaz cep telefonuyla birlikte kullanılıyor. Telefon kamerası tarafından çekilen görüntüler bir yazılım aracılığıyla retinanın hala işleyen bölgelerine ışınlanıyor. Sanal gerçeklik başlığı ise beynin resmin tamamını görmesini sağlıyor. Kullanıcılara, bir düğme veya sesli komutla yakınlaştırma ve uzaklaştırma seçeneği de sunuyor.

IrisVision’ın kurucu ortağı ve CEO’su Ammad Khan, görme alanı, kontrast duyarlılığı ve renk testleri gibi ölçümlerin de bu cihazla yapılabileceğini, üstelik doktora gitmek gerekmediğini, muayenenin kulaklıkla gerçekleştirileceğini söylüyor. 

IrisVision şu anda New York’ta 50 muayenehanede test amaçlı kullanılıyor.

Tuz tadı veren kaşık

Araştırmalar, tat alma yeteneğinin 60 yaş civarında azalmaya başladığını gösteriyor. Kullanılan bazı ilaçlar tat duyusunu daha da köreltebiliyor. Bu noktada yaşlanan nüfusun imdadına akıllı kaşıklar yetişecek gibi görünüyor.

Maine Üniversitesi’nden Dr. Nimesha Ranasinghe, ABD Ulusal Bilim Vakfı’ndan aldığı 50 bin dolarlık hibe ile tuzluluk algısını yapay olarak güçlendiren bir kaşık geliştirmek için çalışıyor. Ranasinghe’nin modelinde, kaşığın sapına takılan küçük bir modül, kaşığın arkasına (altına) yerleştirilen iki elektrota zayıf elektrik akımları gönderiyor. Böylece, yemekte hiç tuz olmasa da, dil elektrotlara dokunduğunda, zararsız bir elektrik sinyali tat alma tomurcuklarının tuzu algılamasını sağlıyor. Elektrik akımının şiddeti ise bir akıllı telefon uygulaması aracılığıyla istenilen seviyeye getirilebiliyor.

Dr. Ranasinghe, kaşığın bakım evlerinde kullanılabileceğini ve akım ayarının çalışanlar tarafından yapılabileceğini söylüyor. Ürünün beş yıl içinde ticarileşmesi bekleniyor.

Çok işlevli işitme cihazı

70 yaşın üzerindeki kişilerde işitme kaybı yaygın olarak görülüyor. Bu sorunu gidermek için yakın zamana kadar, tek işlevi sesleri yükseltmek olan konforsuz işitme cihazları kullanılırdı. Yeni nesil işitme cihazları ise hem küçülüyor hem de çok işlevli hale geliyor.

Whisper ve Starkey gibi şirketler, cihazları yapay zeka destekli yazılımlarla donatıyor. Bu yazılımlar sayesinde, gürültülü ortamlarda arka plandaki ses azalırken yakında konuşan kişinin sesi yükseliyor. Avustralya’da bir kamu araştırma kuruluşu olan Ulusal Akustik Laboratuvarları’nın direktörü Brent Edwards, işitme cihazlarının akıllı gözlüklerle bağlantı kurup kullanıcıya toplantıdaki katılımcılarının isimlerini fısıldayabileceğini, böylece farklı bir işlevi daha yerine getirebileceğini söylüyor.

Stanford Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Bölümü’nden Peter Santa Maria, yakın zamanda dinleme cihazlarının kalp atış hızı, vücut ısısı ve kan-oksijen doygunluğu gibi biyo göstergeleri izleyebileceğini anlatıyor.

Starkey gibi şirketlerin, adımları izleyerek düşmeleri algılayabilen işitme cihazları sattığını belirten Peter Santa Maria, önümüzdeki birkaç yıl içinde, emboli (pıhtı atması) gibi durumlarda acil servise işitme cihazları aracılığı ile uyarı gönderilebileceğini söylüyor.

Starkey’in baş teknoloji sorumlusu ve mühendislikten sorumlu başkan yardımcısı Achin Bhowmik ise, akıllı cihazların yapay zeka ile veriyi analiz ederek birer teşhis aracına dönüşebileceğini belirtiyor, “İşitme cihazları ilave sensörler ve yeni teknolojilerle farklı işlevler kazanabilir” diyor.

Koku almak için beyin implantı

Bugünkü teknoloji, yaşlı insanlarda sık rastlanan koku kaybını telafi etmeye yetmiyor. Virginia Commonwealth Üniversitesi’ndeki araştırmacıların çalışmaları yalnızca bu nedenle bile ilgiyi hak ediyor.

Araştırmacılar elektronik bir ‘burun’ kullanıyor. Bu burun algıladığı kokuların kimyasal yapısını elektrik sinyallerine çeviren bir sensör. Sinyaller, beynin kokuları tanımlayan kısmına yerleştirilen elektrotlara gönderiliyor. 

Araştırmayı Dr. Richard Costanzo ile birlikte yürüten otoloji ve nörotoloji uzmanı Daniel Coelho, ‘derin beyin stimülasyonu’ olarak bilinen beyni doğrudan uyarma yöntemini kullandıklarını söylüyor. Bu teknikle, koku tanımayı sağlayan sinirdeki hasar by-pass ediliyor.

Hastanın taktığı bir gözlüğe monte edilen elektronik burun, kafa derisinin altına cerrahi yöntemle yerleştirilen bir implanta kablosuz olarak sinyaller gönderiyor. Bu bilgi de beyne iletiliyor. 

Dr. Coelho ve Dr. Costanzo, yine bu araştırmanın bir parçası olarak, Massachusetts General Hospital’da 20 hastanın beynindeki koku alma yollarının haritasını çıkarmaya çalışıyor.

Araştırmalar, derin beyin stimülasyonu ile ilişkili risklerin nispeten düşük olduğunu gösteriyor, yine de  söz konusu olan cerrahi bir işlem. Dr. Coehlo, “Şiddetli koku kaybı olan hastaların bu tür bir tedaviyi isteme olasılığı hafif veya orta derecede kaybı olanlara göre daha yüksek” diyor.

Yalnızlığa karşı broş

Yaşlanmayla birlikte gelen yalnızlık ve izolasyon; yüksek tansiyon, kalp hastalığı, bilişsel gerileme, hatta ölüme neden olabiliyor. Peki yakaya takılan bir broş yalnızlıkla baş etmeye yardımcı olabilir mi?

Avustralya’da RMIT Üniversitesi’ndeki bilim insanları ve yaşlı insanlar için evde bakım sağlayan Bolton Clarke’daki araştırmacılar, kullanıcının kaç kelime konuştuğunu algılayan giyilebilir bir dinleme cihazı tasarladı. Kelime sayısı belli bir eşiğin altına düştüğünde, kullanıcının çevresiyle yeteri kadar etkileşime girmediği, dolayısıyla kendini yalnız hissettiği varsayılıyor. 

Projede yer alan tasarım uzmanı Doçent Leah Heiss, bu noktada Sohbet Terapisi Broşu’nun (Conversation-as-Theraphy – CaT Pin) devreye girdiğini ve bleutooth aracılığı ile bir akrabaya mesaj gönderdiğini ya da bir sağlık çalışanına telefon ettiğini söylüyor.

Cihaz, kişisel verilere de saygılı, veri depolamıyor, konuşmaları kaydetmiyor. Dr. Heiss, CaT Pin’in gelecekteki giyilebilir cihazlar için örnek oluşturmak üzere tasarlandığını söylüyor.

Kaynak: Diken.com.tr