Kent Kimliği Üşüyor!
Uyudum, uyandım.
Gece yarısı, 03.00.
Ne yapılır bu saatte?
Dedim ki, çay demlenir, bir de üzerine ‘Diyarbakır kalesinden notlar’ diye ‘vur beline kazmayı’ tadında kelimeler düşürülür kalemin şarjöründen.
Vay be; ‘beyin taze, uyudu uyandı, neler döktürüyor’ diye düşünürken, sağ olsaydı şimdiye değin ne basın toplantıları yapardı kale içindeki bu ucube yapılar için. Kurşunlanmasın diye duyarlılık çağrısı yaptığı Dört ayaklı minarenin 4 ayağını savunurken düştüğü yerden başını kaldırsa, görse bu aymazlığı…
Barış için çıktığı yarışta 100 metreyi en hızlı koşma gayretinin rant yarışına kurban edilmiş olduğuna kendisi tanıklık etmese de, bizler ediyoruz. O yarışın tanıkları ve mirasçısıyız. Baronun dışındaki kurumlarının büyük bölümünün rant yarışında olduğuna o tanıklık etmese de, biz görüyoruz.
Çayı demledim.
Gece çok karanlık ve soğuk, üşüdüm, titredi içim.
Kent kimliğinin de üşüdüğünü geçirdim aklımdan.
Dedim ya, uyudum uyandım, beyin hücreleri çok taze, çok şey düşünüyor, sonra kent kimliğine odaklanıyor. O, kalenin içinde vuruldu, başına daha fazla şey gelmesin diye bayrak yükselttiği bir anda. Zaten kalenin içi de o andan itibaren yıkılmaya başladı.
O an, yıkım anıdır.
Hem evlerin hem de taşların yok olduğu andır.
Evet, o an dediğim; Tahir Elçi'nin katledildiği, yüreklerimizin dağlandığı andır.
Hiç aklıma gelmezdi, ihale ile satılacağı Diyarbakır kalesinin içinin.
‘Kaleyi mi sattık, hepi topu içindeki birkaç alanı sattık’ diyebilirler!
Kabulü mümkün mü, içeriden ihanetle fetih’in.
İşte böyle dostum; 100 metreyi en hızlı koşmayı deneyenleri yaşatmıyorlar ki.
Yaşatsalar, biliyorlar ki halkı için 100 metreyi koşanların sayısı katlanarak artacak.
Onlar, 100 metreyi koşanlar için ağıt yaktırıyorlar.
Hallacı Mansur’dan, Şeyh Bedrettin’den bu yana gelenektir halkı için koşarken düşenlere ağıtlar yakmak.
Nazım’dan Şeyh Bedrettin’e, Demirtaş’tan Tahir Elçi’ye.
Bütün iş yürekte!
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
Bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
Yani yürekte.
Diyor Nazım…
*
Bu da sabah notu: Sur içindeki Vakıflara ait taşınmazların kiralarının yüzde yüzün üzerinde artırıldığı yönünde ciddi şikâyetler var. Devletin yüzde 25’lik kira artış sınırlamasına rağmen böyle bir zam yapılıyorsa, ev sahiplerine kızmaya hakkımız yok sanırım.
Satışa başlamışken bu kirada olanları da satıp kurtulun derim.
*
1 Aralık 2023
Naci SAPAN