Probiyotikleri çok duyduk peki ya prebiyotikler?
Sağlıklı beslenmek ve iyi yaşamak için beslenmemizde probiyotikleri atlamamalıyız. Son yıllarda adını sıkça duyduğumuz, bedenimizin iyi yaşam elçileri olarak bilinen bu faydalı bakteriler, vücudumuza aldığımız besinlerin daha iyi bir şekilde sindirilmesini sağlar ve aynı zamanda bağışıklığımızı güçlendirir. Çünkü düzenli çalışan sağlıklı bağırsaklar sağlıklı da bir bağışıklık sistemi anlamına geliyor.
DİYETİSYEN NUR ŞAHİN
Bağırsaklarımızda yaşam; milyonlarca iyi ve kötü bakteri ile birlikte var olmaktadır. Her birimizin bağırsak florası tıpkı parmak izimiz gibi eşsizdir yani bireye özgüdür. Mikrobiyotamız da bulunan iyi bakteriler kötü patojen bakteriler ile yer değiştirir. Yani prebiyotiklerden zengin besinler bağırsaklarımızda yaşayan iyi bakterilerin sayıca ve çeşit bakımından zenginleşmesini ve yenileşmesini sağlar. Belki de her probiyotik dediğimizde anlatmak istediğimiz; hakkında çokta bilgi sahibi olmadığımız prebiyotiklerdir…
Peki ya nedir bu prebiyotikler? Prebiyotikler başlı başına probiyotik sindirimin var olabilmesi için elverişli ortam oluşturmaktadır. Prebiyotiklerin vücuda alımı probiyotiklerin yaşamsal faaliyetlerine devam etmesini destekler. Bir besine prebiyotik diyebilmek için ise tek başına bağırsaklarımızda sindirilemiyor olması gereklidir. Sindirilebilmesi için bağırsaklarda bulunan faydalı bakteriler tarafından fermente edilmesi gerek.
Prebiyotikleri gıda olarak sınıflandırmak istersek; öncelikle diyetlerimize eklediğimiz lifler diyebiliriz. İnülin ve fruktooligosakkaritlerin (FOS) en başta karşımıza çıkan prebiyotiklerdir. Başta sebze-meyve olmak üzere baklagiller ve tam tahıllı gıdaları tükettiğimiz zaman prebiyotiklere de beslenmemizde yer vermiş oluruz. Bir başka prebiyotik ise anne sütünde bulunan galaktaoligosakkaritlerdir.
SİNDİRİM SİSTEMİNİZ SİZİ YORUYORSA...
Eğer sindirim sistemimiz bizi sürekli yoruyor, zaman zaman ishal, kabız, gaz, şişkinlik vb. durumlardan şikayet ediyorsak vücudumuzda probiyotiklerin gelişeceği ortamı hazırlamıyor, yani yeteri kadar prebiyotik almıyoruz demektir. Sağlıklı bir metabolizma, güçlü bir ımmun sistem, fit ve sağlıklı bir beden için en az probiyotikler kadar prebiyotiklere de önem vermeliyiz.
Vücudumuza doğal yollarla alabileceğimiz prebiyotik kaynaklarına örnek verecek olursak; soğan, sarımsak, bamya, enginar, yer elması, baklagiller, kuşkonmaz, hindiba, kereviz, berryler, muz, elma, patates, çavdar, yulaf, arpa, kinoa, buğday, keten tohumu, chia tohumu, badem, ceviz, fındık, kaju gibi yağlı tohumları sıralayabiliriz.
Kaynak: Karar.com