Saadet Partisi lideri Karamollaoğlu, yurt dışından getirilen dövizler hakkında çıkarılan kanuna sert tepki göstererek “Bu resmen kara para aklamaya fırsat vermek anlamına gelir” dedi. Bunun hukuksuzluğun varlığının tescili olduğunu belirtti.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Karamollaoğlu konuşmasında siyaset arenasını ısıtan iddialardan, son dönemlerde artan orman yangınlarına, polisin geçtiğimiz hafta Taksim’de düzenlenen eylemdeki tepki toplayan müdahalesine, dış borçtan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarına kadar pek çok konuda açıklama yaptı.
Yurt dışından döviz getirilmesine ilişkin kanunun 7 defa çıkarıldığını belirten Karamollaoğlu, bu duruma sert tepki gösterdi. Karamollaoğlu, “Bugüne kadar para bulmakta zorlandığında iktidar, birden bire bir kanun çıkarıyor ‘şu kadar döviz getirdiğiniz takdirde bu dövizin hesabı sizden sorulmayacak’. Bu 7 kere çıkarıldı. Bu ne demek? Bu resmen kara para aklamaya fırsat vermek anlamına gelir. Demek ki bir yerlerde para var. O parayı hesabını sormadan getirin derseniz insanlar da getirmeye hazır. Bu hukuksuzluğun varlığının tescilidir bir bakıma” dedi.
Karamollaoğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:
“Diyarbakır diğer illerimize nazaran daha büyük sıkıntılara maruz kalmış bir ilimiz. Süratle problemlerle ilgilenilmesi gereken bir ilimiz. Aynı zaman psikolojik ve sosyal sıkıntılar da var. Eğer aday gösterilenlerin bir problemleri varsa başta aday gösterilmesine engel olmak gerekir. Seçimden sonra görevden almak esas itibariyle halkın tercihlerine ket vurmak anlamına gelir. Ayrışma, kutuplaşma meydana gelir.
Üniversite imtihanları, gençlerin ve ailelerin ifadeleri bu kadar zor sorulara muhatap olmamış gençler. Bizim imtihan sistemimiz en kalitesiz, en beceriksiz imtihan sistemi.
Son dönemlerde Bingöl ve Marmaris başta olmak üzere ülkemizde çıkan yangınlardan etkilenen tüm vatandaşlara geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. İhmal veya kasıt varsa suçlular mutlaka cezalandırılmalıdır.
Her geçen gün ülkemizde adalet kurumu ve adalete olan güven biraz daha örselenmektedir. Mafya-siyaset-medya üçgeninde ortaya atılan iddialar, güç ve suç ortaklıkları artık mide bulandırıcı bir hal almıştır. Esas endişe verici ve üzücü olan bu kadar kirli ortaklıkların ortaya saçılması karşısında yetkililerin kılının kıpırdamamasıdır. Unutulmamalıdır ki bu sessizlik ve görmezden gelme hali. Görme karşısında sorumlu olan herkes dolaylı olarak suça iştirak etmiş sayılabilir. Hem bilecek hem de üzerine düşen görevi yerine getirmeyecek. Bu endişe verici gelişmedir.
Bu kadar iddialar karşısında yetkililer sus pus, savcıların sanki eli bağlı, medya ise hiçbir şey yazmamakta kararlı.
Burada Orwell’a bir atıf da ben yapmak istiyorum. 1984 kitabında diyor ki ‘aslında hiçbir şey yasa dışı değildi çünkü artık yasa diye bir şey yoktu.’
Yasa diye bir şey bugün var, yasa dışılığa adapte ediliyor. Kanunlar sürekli değiştiriliyor.
Bugüne kadar para bulmakta zorlandığında iktidar, birden bire bir kanun çıkarıyor ‘şu kadar döviz getirdiğiniz takdirde bu dövizin hesabı sizden sorulmayacak’. Bu 7 kere çıkarıldı. Bu ne demek? Bu resmen kara para aklamaya fırsat vermek anlamına gelir. Demek ki bir yerlerde para var. O parayı hesabını sormadan getirin derseniz insanlar da getirmeye hazır. Bu hukuksuzluğun varlığının tescilidir bir bakıma.
Evinin balkonunda polise seslenen baba diyor ki bomba atıyorsunuz çocuklar korkuyor. Polisler hemen gözaltına alıyor. Ağlayalım mı gülelim mi bu duruma. Çocuklar uyuyamıyor diyor gözaltına alınıyor.
Bir foto muhabiri Bülent Kılıç’ın boğazına basarak gözaltına alınması Türkiye’mizin geldiği yeri tarif etmekte yeterlidir. Ağzını açan tehdit ediliyor ya da gözaltına alınıyor.
Ayşe Özdoğan Hanım günlerdir sesini sosyal medyada duyurmaya çalışıyor. Ben bu hanımı tanımam hataları da olabilir bilmem. Bu hanım belli bir dönem yurt yöneticiliği yapmış hakkında dava açılmış 9 yıl 1 ay hapis cezasına mahkum olmuş. Bildiğim kadarıyla örtülü bir hanım kendisi. Eşi de 2 yıldır hapiste. Bu hanım kanser hastası kemik ve doku nakli olmuş şu anda hastalık beyne sıçramış ve yüzde 72 engelli durumda. Bu şartlar altında hapse girerse hayatını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Yetkililere sesleniyorum. Hem adil hem de vicdanlı olun. ‘Binlerce hadisenin içinde bir tanesini nasıl tespit edeceğiz’ diye bahane uydurmayın. Ben size sesleniyorum böyle vahim bir durum var Allah rızası için harekete geçin. Benden mi değil mi diye yaklaşmayın böyle konulara.
Borsaların kurulduğu parası olanların rüşvet vererek kurtulduğu ülkede gariban vatandaşlara reva görülen bu muameleler kabul edilemez.
‘Mazlumun ahı bir gün gelir perişan eder şahı’ demişler.
Marmara Denizi müsilaj tehdidiyle karşı karşıyayken daha da vahimi İstanbul büyük bir depremi beklerken iktidar Kanal İstanbul’a odaklanmış bulunuyor.
Şimdi geldiğimiz noktada borca betona dayalı yatırım anlayışı kanal İstanbul inadı yüzünden ülkemizin bir yüz yılı daha çalınmak isteniyor.
Varlık Fonu ülkenin adeta ipotek edilecek fon haline geldiği için buna vurgu yapıyorum. MKE, A.Ş.’ye dönüştürülüyor sanki özelleştirilmeye bir adım gibi. Yap-işlet-devret kurumları adıma adım yabancılara satılmaya başladı. Geleceğimiz ipotek altına alınıyor. Sağlığımız bize bir uçtan yabancılara devrediliyor gibi.
Dış borcumuz arttı. Elinde parası olanlar paralarını yatırmaktan çoktan elinde tutmayı tercih ediyor. İmkanı olanlar yurt dışına transfer ediyor. Biz ilk dış borcu 1853-1854 yılında aldık. Bunları da ödeyemedik. Yabancılar geldi Duyun-u Umumiye kurdu vergi toplamaya. ‘Alacaklarımızı bu vergilerden alacağız gerisini size bırakacağız’ dediler. Araya savaşlar girdi. Osmanlı yıkıldı ama Batılılar alacaklarından vazgeçmedi. Alacaklarını yine Türkiye Cumhuriyeti’nin sırtına yükledi. Biz borcun son taksidini 1954 yılında ödeyebildik.
Sayın Cumhurbaşkanı geçmiş günlerde yaptığı konuşmada ‘Türkiye ile AK Parti’nin kaderi adeta bütünleşmiştir. Türkiye’yi seven AK partiyi de seviyor Türkiye’den nefret eden bizden de nefret ediyor.’ diyor. Bu ne biçim ifade. Bu nasıl kabul edilebilir, iddia edilebilir. Şunu herkes bilmeli bir kişiyi politikalarından dolayı sevmemek ülkeyi sevmemek manasına gelmez. Bu mantık kargaşasıdır. Yapmayın böyle şeyleri. Taraftarlarınızı size muhalif olanlara kin ve nefretle dolduruyorsunuz. Siz problemleri çözemediğiniz için tenkite muhatap oluyorsunuz. Herkes bilmeli ki Türkiye’nin kaderi hiçbir zaman bir partinin ve bir kişinin kaderi ile bütünleşmemiştir, bütünleşemez de.
Kaynak: Karar.com
YEREL
19 Aralık 2024YEREL
19 Aralık 2024YEREL
19 Aralık 2024YEREL
19 Aralık 2024YEREL
19 Aralık 2024YEREL
19 Aralık 2024YEREL
19 Aralık 2024