CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun gündeminde bir kez daha Merkez Bankası rezervinden eritildiğini ifade ettiği 128 milyar dolar vardı. İktidara yönelttikleri soruların halen yanıtı alamadıklarını belirterek, “Yok ettiniz o paraları. Birilerine peşkeş çektiniz” diyen CHP lideri Kılıçdaroğlu, “O nedenle Yunanistan’ın Dışişleri Bakanı gelip TC devletinde TC’ni eleştiriyor eleştirme gücünü buluyor. Biliyor ki kasalarında para yok. Rahmetli Atatürk ne diyordu; ‘Bir ülkenin siyasi ve ekonomik bağımsızlığı var. Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Bayrağımın altında hiçbir egemen gücün gölgesi olamadan ben bu ülkede yaşayacağım. Eğer o siyasi bağımsızlığı ekonomik bağımsızlıkla büyüme ile perçinlemezseniz siyasi bağımsızlığını kaybedersiniz.’ Türkiye’nin bugün ekonomik bağımsızlığı yoktur. 128 milyar doları yok ederek, birilerine verilerek Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığını tehlikeye attınız” diye konuştu.
Partisinin grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu sözlerine, “Türkiye tarihi günler yaşıyor. Akli baliğ olan her bir vatandaşımızın tek tek sorumluluğu var. Bu ülkenin geleceği konusunda her birimizin sorumluluğu var. Görüş farklılıklarımız farklı olabilir, ama bu ülkede beraber birlikte yaşamak istiyoruz. Bu ülkenin üzerine düşecek hiçbir gölgeyi kabul etmiyoruz. Emperyal güçlerin bakışını, gölge düşürmesini asla kabul etmiyoruz” sözleriyle başladı.
ABD Başkanı Joe Biden‘ın 1915 olayları için ‘soykırım’ ifadesini kullanmasını, “Türkiye açısından çok büyük bir talihsizlik” olarak nitelendiren Kılıçdaroğlu, “Siyasetçilere düşen görev geçmişin acılarını bugün siyasi malzeme yapmamalarıdır. Siyasilere düşen görev tarihin derinliklerinden ders çıkararak geleceği kardeşlik ve barış üzerine inşa etmektir. Bunu yaparsanız gerçek anlamda politikacı olursunuz” dedi.
Öte yandan Türkiye’nin dış politikada bir eksen kayması yaşadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Yurtta barış ekseninden ihvan eksenine kayan bir eksen oldu. Ve bu eksen kayması Türkiye’nin başını belaya soktu” ifadelerini kullandı.
17 Nisan’a kadar tam kapanma kararını hatırlatarak esnaf ve çalışan vatandaşların durumunn ne olacağını soran Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan‘a, “Bir sosyal program açıklamasını bekliyoruz” diye seslendi.
“Türkiye tarihi günler yaşıyor. Akli baliğ olan her bir vatandaşımızın tek tek sorumluluğu var. Bu ülkenin geleceği konusunda her birimizin sorumluluğu var. Sandığa gidip oy atarken de siyasal iktidarı yargılarken de sorumluluğumuzun bilincinde olmalıyız. Her birimiz huzur içinde birlikte yaşamak istiyoruz. Görüş farklılıklarımız farklı olabilir, ama bu ülkede beraber birlikte yaşamak istiyoruz. Bu ülkenin üzerine düşecek hiçbir gölgeyi kabul etmiyoruz. Emperyal güçlerin bakışını, gölge düşürmesini asla kabul etmiyoruz.”
“Ekmek büfesi koyuyor Ümraniye’ye. Vatandaşlar daha ucuza ekmek alsınlar diye. Hiç görülmemiş bir tabloyla karşı karşıya kalıyoruz. Vay efendim buraya ekmek büfesi koyamazsınız. Sen vermiyorsun bari o versin. Türkiye böyle bir tabloyla hiç karşılaşmamıştır. Emin olun hayretler içindeyim. Ucuz ekmek getirecek ya! Ya senin sevinmen lazım, yer tahsis etmen lazım. Engel oluyorlar. Bir dilim ekmeğe savaş açtılar. Tam bir ibret tablosu. Ama bunları aşacağız.”
“Üç hafta tam kapanmaya gidiyorlar. Doğru mudur ? Doğrudur. Kapanma yapmak yeterli mi Hayır. Dükkânı kapattın. Gündelikçiler var nasıl geçinecekler. Şimdi Erdoğan’ın bir sosyal program açıklamasını bekliyoruz. “
“Ve yine bu süre içinde icra takiplerinin tamamının durdurulması lazım. Grup başkanvekillerimiz bir kanun teklifi hazırladılar. Süratli bir şekilde aşağıya indirmek istiyorlar. Efendim CHP verdiği için biz kabul etmiyorum. Siz hazırlayıp getirin biz destek vereceğiz. Amaç sorunu çözmek. Bunu yaparsa Erdoğan’a teşekkür edeceğiz.”
(KÇÖ’nün uzatılması) Doğruya teşekkür etmek benim görevimdir. Onu da özellikle AK Partiye oy vermiş kardeşlerime duyurmak isterim. Doğrunun her zaman yanındayız.
(İkizderelilerin eylemine destek) Buradan o köylü kardeşlerimin tümüne kucak dolusu sevgi ve saygılarımızı gönderiyoruz.
“Biden bu yıl 24 Nisan’da konuşurken soykırımı kabul edecek diye. Washington temsilcimizi aradım, doğru mu dedim. Evet doğruluk payı çok yüksek dedi. 22 Nisan’da bir açıklama yaptım. Biden’ın yapacağı açıklamada soykırım sözcüğünün kullanmasının doğru olmadığını iki ülke arasında onarılmaz bir hasar açabileceğini, bu işin siyasilerin değil tarihçilerin işi olması gerektiğini anlattım. Parti sözcümüz aynı şekilde bizim söylediklerimize vurgu yaptı. Biden soykırım sözcüğünü iki kez kullandı. Bu Türkiye açısından çok büyük bir talihsizlik. Bugüne kadar pek çok iktidar geldi gitti ama hiçbir Amerikan başkanı 1915 olaylarını bir soykırım olarak tanımlamadı. 1915 olayları bizimle Ermeniler arasında ciddi travmalara yol açtığı gerçektir. 1. dünya harbinden başlayarak çok sayıda insanın yaşamını yitirdiğini görürsünüz. Siyasetçilere düşen görev geçmişin acılarını bugün siyasi malzeme yapmamalarıdır. Siyasilere düşen görev tarihin derinliklerinden ders çıkararak geleceği kardeşlik ve barış üzerine inşa etmektir. Bunu yaparsanız gerçek anlamda politikacı olursunuz. 1915 olayları acı mıdır? Acıdır. İncelenmeli midir? Gerekirse incelenmeli. Kim yapmalı bu görevi? Tarihçiler yapmalı. Türkiye bu konuda her zaman hazır olduğunu ifade etti. Tarihçiler gelsinler baksınlar bizim arşivlerimize dedi. Ermenistan da arşivlerini açsın dedi. Değerli arkadaşal4ım kini ve öfkeyi siyasetin malzemesi yaptığınız takdirde gelecek kuşaklara kini ve öfkeyi taşırsınız. Oysa siyasetçi kini ve öfkeyi günlük sıcak politikaya malzeme etmemeli.
19 Mayıs 1985 tarihinde New York Times ve Whashington Post gazeteleri görünseydi ve o gazeteler Biden’ın önüne konsaydı belki bu açıklama hiç olmayacaktı. Çünkü o tarihte çok sayıda tarihçi 1915 olaylarının soykırım olarak görülmeyeceğini bütün dünyaya ilan ediyorlardı. Ama o zaman bir devlet vardı, dışişleri bürokrasisi vardı. El birliğiyle bütün dünyaya bunu anlatıyorlardı. Evet burada acı olaylar var tarihçiler incelesin ama bugün bugünün siyasetine malzeme etmek doğru değildir diye. Özellikle Azerbaycan’ın işgal edilen topraklarının yeniden kazanması; Azerbaycan-Ermenistan arasındaki ilişkilerin düzelmesi; Türkiye-Ermenistan arasındaki ilişkilerin düzeltilmesi için önemli adımların atılması gerekirken tam tersi bir tablo ile Türkiye karşı karşıya kaldı. Beceriksiz bir yönetimin Türkiye’yi getirdiği bir noktadır bu. Biden açıkladı ama Erdoğan 3 gün sustu. Erdoğan tam bir aslan bir kükreyecek ki herkes duyacak. Erdoğan konuştu bırakın aslanı kedi gibi bir miyavlama sesi geldi. Acı ama bir gerçek bu. Kendi ülkesinin çıkarlarını savunmaktan aciz olan biriyle karşı karşıyayız. ‘Acaba biraz sert konuşursan başıma bir şeyler gelir mi’ Bakın Türkiye yönetilmiyor, savruluyor. Kendi ülkesinin çıkarlarını savunmaktan aciz bir yönetimle karşı karşıyayız.
Türkiye’nin kuruluşundan bu yana 1915 olaylarını Amerika’daki hiçbir başkan soykırım olarak tanımazken neden şimdi tanımladı? Bu soru önemli. Asıl sorulması gereken soru bu. Biden’a kızmanın bir alemi yok o kendi iç politikasının gereğini yapıyor. Bizde çok güzel bir atasözü var; iğneyi önce kendine batıracaksın çuvaldızı başkasına batıracaksın. İğneyi batıralım kendimiz. Peki arkadaşlar TC devletinin dış politikası nedir? Kuruluşundan bu yana bir dış politikamız vardı. Yurtta barış dünyada barış ana eksen buydu. Eşitlik ilkesine bakıyorlardı. Küçük-büyük devlet ayrımı yapmadan. Karşılıklı hak ve çıkarlarla saygı esası vardı. Uyuşmazlıklarda diyalog yönteminin seçilmesi ilkesi vardı. Başka ülkelerin iç işlerine karışmama ilkesi vardı. Bu ülkelerin tümü terk edildi değerli arkadaşlar. Dış politikanın bir özelliği var. Dış politika iç politikanın malzemesi sala yapılmamalıdır.
Eğer dış politikayı iç politikanın malzemesi haline getirirseniz böyle duvara çarparsınız. Ve sesiniz çıkmaz. Aslanken kedi konumuna düşmüş olursunuz. Ve bütün dünyada rezil olmuş olursunuz. Aynı zamanda dış politikanın milli olması gerekir. Bir ülkenin çıkarları iktidarıyla muhalefetiyle birlikte savunulur. O nedenlidir ki dış politikadaki bütün gelişmeler konusunda muhalefet partileri belli aralıklarla bilgilendirilir. Bunlar yapıldı, ne zaman terk edildi? Bunların zamanında terk edildi.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetidir; Arap dünyasının iç işlerine karışmayacaksınız. Orta Doğu politikasında ülkelerin iş içişlerine karıştık. Böylece Arap dünyasındaki ülkelerin içişlerine karışmama ilkesini terk ettik.
İran-Irak savaşı 8 yıl sürdü ama Türkiye ben tarafsızım ama bu savaşın bir an önce bitmesini isterim dedi. Ne Irak ne Suriye Türkiye’yi rahatsız edecek hiçbir söylemde bulunmadı. Neden? Çünkü TC devletini kuranlar tarihi ve neyin en olduğunu çok iyi biliyordu. Ama siz ülkenizin tarihini bilmezseniz, günlük söylemler geliştirirseniz, acaba şu sözü söylersem çok büyük oy alırım kaygısıyla hareket ederseniz Türkiye’yi bu noktaya getirmiş olursunuz. Dış politikanın ayrı bir dili var arkadaşlar.
Şahsım hükümeti diyor. Şahsıma ait diyor. Peki bu nereye taşıdı bizi? Yurtta barış dünyada barıştan çıkardı ihvan endeksi bir dış politikayı getirdi 21. YY. Türkiye’sinde dış politikanın ana unsuru haline getirdi. Mazlumlara örnek olan ülke biziz. Bağımsızlık savaşı veren biziz. Sen bütün bunları çöp sepetine atıyorsun gidiyorsun ihvana senin politikanı destekliyorum diyorsun. Bu ne demektir? Türkiye’nin itibar kaybı demektir. Sadece bununla yetinmediler. Dışişleri bakanlığının bütün bürokratlarını aşağıladılar. Öyle ya onların hiçbirisi sucuk fabrikasında muhasebecilik yapmamıştır. Bu her şeyi biliyor. Ben herk şeyi biliyorum diyor. Dış işleri Bakanlığı’nın bürokrasisini tamamen devre dışı bıraktı.”
“Değerli arkadaşlarım eksen kayması yaşadı Türkiye dış politikada. Yurtta barış ekseninden ihvan eksenine kayan bir eksen oldu. Ve bu eksen kayması Türkiye’nin başını belaya soktu. Neydi başka bir ülkenin içişleri karışmayacaktık. Her ülkenin içişlerine karıştık. Kendi ülkesini değil başka ülkeleri adam etmeye kalkıyor. Sen önce kendi ülkeni büyük, saygınlık kazandır, zaten diğer ülkeler seni örnek alırlar. İhvan neyi öngörmüşse aynı şeyi dışarıda uyguluyorsun. kadim dostumuz Mısır’la aramızı bozdu.”
“İdlib’de 33 askerimiz şehit edildi hesabını soramadılar. Koşa koşa Moskova2ya gittiler dakikalarca beklediler. Ya bu ülkenin itibarını ayaklar altına nasıl alıyorsunuz siz. Koltukları, paraları uğruna vazgeçmeyecekleri hiçbir değer yoktur bunların. Bunları bu ülkeye verecekleri toplu iğne ucu kadar fayda yoktur. Türkiye çağdaş dünyanın bir parçasıydı. ABye tam üye olacağız, yargı bağımsız olacak, demokrasimiz gelişecek. özgürlükler gelişecek. Ve biz bütün mazlum milletlere örnek olacaktık. Müslüman bir ülke, demokrasisi gelişmiş bir ülke, insan hakları özgür medya yasama yargı yürütme güçler ayrılığı, bütün bunların hepsi olacaktı bizim ülkemizde. Şimdi, totaliter bir ülke olarak tanımlanıyor Türkiye. Demokrasisi askıya alınmış totaliter bir ülke. Öyle bir noktaya geldik ki, yabancı de, yabancı devletin başkanı TC devletinin bir numaralı koltuğunda oturan adam ‘aptal olma’ diyor tık yok ya. Buna en büyük desteği veren de sözde milliyetçi geçinen Bahçeli. Nasıl olur bu ya! İtiraz etmesi lazım. Bir de kalktı Trump bir daha seçilsin diye seçim kampanyasına destek verdiler. Akıl alacak şey değil.
Askerimizin başına çuval geçirdiler. ‘Nota verecek misiniz’ diyorlar ‘Ne notası müzik notası mı’ diyor. Ama Reza Zarrab için iki kere nota verdin. Reza Zarrap ona göre TC devletinden daha önemli bir kişi. Neden bütün sırlarını biliyor, kime ne kadar rüşvet ödediği Reza Zarrap biliyor. Rüşvet yemeyeceksin kardeşim. Alırsan böyle burnundan fitil fitil getirirler. “
“Memleketi ne hale getirdiğini bir bak gör. Öyle bir noktaya geldik ki bunların iktidarı döneminde Lozan’a göre silahtan arındırılması gereken Ege adaları silahlandırıldı! Adamlar geliyor orduyu teftiş ediyor. Öyle bir noktaya geldik ki Yunanistan dışişleri bakanı TC devletine geliyor, Türkiye dışişleri bakanı ile beraber yaptığı basın toplantısında TC devletine meydan okuyor ya. Düne kadar kimsenin yüreği yetmezdi. Benim ağırıma gidiyor ya. O saygın o güçlü TC devletini ne hale getirdiler.
Biden ne dedi, Bahçeli’ye soruyorum. Hadi Erdoğan’ı biliyoruz, senin partinin önünde milliyetçi yazıyor. Bunlar devleti yönetemiyorlar. Ben AK Parti’ye geçmişte oy veren kardeşlerimizle MHP’ye oy veren kardeşlerime seslenmek isterim, şu söylediklerimin içinde şu cümle yanlış diyorsanız çıkıp herkesten özür dileyeceğim. Bu söylediklerimin tamamı doğruysa senin de sorumluluğun var kardeşim. Bu ülke sadece benim değil 84 milyonun ülkesidir. Bu ülkeye sadece ben değil hepimiz sahip çıkmak zorundayız. Bu ülke tarihsel derinliği olan bir ülkedir. Eğer birileri gelip seçildikten sonra ben TC devletini istediğim gibi yönetirim, aile şirketi gibi yönetirim diyorsa ona dur demek senin hakkındır. Dur dediğin zaman ülke büyüyecektir. Dur dediğin zaman TC devleti saygınlık kazanacaktır. Dur demezsen sorun var demektir.”
“Bütün bunlar ve sürekli Türkiye’ye her yönden eleştiri geliyor. Biz bir pankart açtık. 128 milyar dolar nerede diye. TC devletinin Merkez Bankası’nda kendisine ait bir doları bile yok demektir. Eğer bir ülkenin kasasında kendisine ait bir doları dahi yoksa bunu sadece ben görmüyorum herkes görüyor. Bir araştırmacı ne diyor Türkiye bugün savaşa girse herkes biliyor ki kasasında bir doları bile yok.’ Herkes horozlanıyor herkes Türkiye’nin aleyhine konuşuyor ve Erdoğan sesini kesmiş ortalıkta geziniyor. O da biliyor felaketin n olduğunu. Biz 128 milyar dolar nerede derken Türkiye’nin itibarını geleceğini savunuyoruz. 128 milyar dola kime peşkeş çekildi? Hâlâ açıklama yok.
Efendim el değiştir. Hırsız malı çaldığı zaman zaten el değiştiriyor. Biz niye el değiştirdi diye sormuyoruz kime hangi kur üzerinden verdiniz? Malı kim götürdü? Ben bunu soruyorum. Cevap yok? Sizin babanızın parası mı? Yok ettiniz o paraları. Birilerine peşkeş çektiniz. O nedenle Yunanistan’ın Dışişleri Bakanı gelip TC devletinde TC’ni eleştiriyor eleştirme gücünü buluyor. Biliyor ki kasalarında para yok. Rahmetli Atatürk ne diyordu; bir ülkenin siyasi ve ekonomik bağımsızlığı var. Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Bayrağımın altında hiçbir egemen gücün gölgesi olamadan ben bu ülkede yaşayacağım. Eğer o siyasi bağımsızlığı ekonomik bağımsızlıkla büyüme ile perçinlemezseniz siyasi bağımsızlığını kaybedersiniz diyor. Türkiye’nin bugün ekonomik bağımsızlığı yoktur. 128 milyar doları yok ederek, birilerine verilerek Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığını tehlikeye attınız.”
Kendi ülkesine neden TC devleti kendi vatandaşından dolarla borçlanır? Yav Türk Lirası yok mu? Ve öyle bir noktaya geldik ki ekonomide, dünyanın en yüksek faiziyle borçlanan ülkesiyiz. Tam bir sömürü çarkı. S83 milyonu Londra’daki bir avuç tefeciye mahkûm ettiler. Sık sık veriyorum. AK partili ve MHP’ye oy veren kardeşlerim de dinlesinler bu Erdoğan şahsım hükümetinden sonra bir ayda 1 milyar 800 milyon dolar faiz ödüyoruz. Her ay. Bir günde 57 milyon 800 bin dolar ödüyoruz. Memleketi bu hale getirdiler.
Öyle bir hale geldik ki Washington’a gece eski bir milletvekilini büyükelçi tayin ettiler. 3 ay geçmiş üç. Ay güven mektubu hâlâ sunmuş değil. Dışişleri Bakanlığı’nın yetin çocuğu gibi Washington’da geziyor. Acaba Biden kabul eder mi de güven mektubunu verebilir miyim diye. Şu Türkiye’nin geldiği noktaya bak. Ben açık ve net söylüyorum Recep Tayyip Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti devleti için bir milli güvenlik sorunu hale gelmiştir.”
Kaynak: T24 Haber Merkezi
YEREL
19 Aralık 2024YEREL
19 Aralık 2024YEREL
19 Aralık 2024YEREL
19 Aralık 2024YEREL
19 Aralık 2024YEREL
19 Aralık 2024YEREL
19 Aralık 2024