“Yeni bir güzergâh kurmak için Venezuela’ya kim gitti, eski Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan Yıldırım Bey”
Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, sosyal paylaşım sitesi YouTube’dan yayınladığı video serisinin yedincisinde, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu‘ya yönelik olarak “Uyuşturucu satıcısıyla resmimi koymuşsun, diyorsun ki ‘Bunlar yeni bir uyuşturucu yolu.’ Ben sana sizin kurduğunuz o uyuşturucu yolunu anlatacağım. Daha çok konuşacağız. Artık parça parça değil, avuç içi kadar koparma dönemi geldi” dedi. Venezuela’nın yeni uyuşturucu güzergâhı olduğunu belirten Peker, Eski başbakan ve AKP İzmir Milletvekili Binali Yıldırım‘ın oğlu Erkan Yıldırım’ın Venezuela ziyaretlerine dikkat çekerek, “Bu mal yakalandıktan sonra yeni bir güzergâh kurmak için Venezuela’ya kim gitti? Evet kim gitti? Eski başbakanımız sayın Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan Yıldırım bey. Bu senenin başında ocak ayında gitti 4 gün kaldı, şubat ayında gitti 4 gün kaldı. Karakas Limanı var oradan kuru yük gemileri direk Türkiye’ye gelebiliyor ama konteyner gemileri Dominik üzerinde durma yapıp o şekilde devam edebiliyor. Yani esas gelen kokainler Dominik üzerinde de çok yakalanmaya başlayacak. Yeni güzergâh burası.” açıklamasını yaptı.
Sedat Peker, yayınladığı 7. videoda Süleyman Soylu’nun sözlerine atfen, “Bir İçişleri Bakanı, sinir kontrolü olmayan bir adam televizyonun karşısında ‘Karısının iç çamaşırlarının arkasına saklanan’ diyor. Ulan biraz namus. Rahat ol, ben sana böyle bir şey demem. Bana milyonlarca genç çocuğa haksız yere küfür ettirdiler, onlara bile demedim” diye konuştu.
Anadolu Ajansı muhabiri Musab Turan‘ın Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ile Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli‘ye İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile ilgili olarak,“19 yıllık bir toplum hareketi olarak başlayan milletin teveccühünü kazanan Ak Parti ismi şaibelerle anılan Süleyman Soylu’dan daha mı küçük? Üç buçuk yaşında oğlumun yüzüne bakarken maskeli balodan dolayı ben utanıyorum. Sizin çocuklarınız yok mu?” diye sorması ile ilgili Peker, “En komiği bir AA muhabiri genç arkadaş Süleyman Soylu ile ilgili soru sordu. Adamın abisi FETÖ’cüymüş dediler. Size devleti anlatacağım. Bunlar kamikaze gibiymiş. Senin elinde devletin imkanlarını yok muydu? Bilmiyor muydun abisinin FETÖ’cü olduğunu. Onun abisi FETÖ’cü ise orada iki bakan bu konularla muhatap onun da abisi FETÖ’cü. Her abisi FETÖ’cü olan FETÖ’cü ise bakan devletin her sırrının olduğu toplantıyı izliyor. Yaptığınız savunmanın mantıksızlığını anlatıyor. Ciğeri yanmış adam söylüyor. Yarın onu FETÖ’cü bulursunuz. FETÖ’cüler de öyle yapardı. O onu aramış, o onu aramış, o da onu aramış… 7. Aramada köydeki en sade yaşayan bir insan bile dünyada her insanı silsileyle aramış oluyor. Onun mantığı var burada anlatmayayım şimdi onu. Devletin ruhunu yok ettiniz” ifadelerini kullandı.
Sedat Peker şunları söyledi:
“Süslü Süleyman çok ayıp ettin, yüzündeki boyalar düşünce gerçek halin nasıl ortaya çıktı. Derin Mehmet ameliyat olduğu için hastanede, kendisini bu hafta yoklama almayacağız.
Türkiye’den kalabalık misafirlerimiz geldi. Aslında ben düşkün Abdülkadir’le, süslü Sülü’yü bekliyordum. Her zaman olduğu gibi yüce devletimizi işin içine karıştırdılar. O yüzden dolayı bir yer değişikliği yaptık, bir yer değişikliği daha yapabiliriz. Bazı arkadaşlar bahisler düzenlemişler. Benim üstümden yol bulmaya çalışıyorsunuz, ayıp. Bahisler kapandı. Benim sırtımdan çok para kazandılar, artık işe uyandım. Hiçbirinize yol buldurmam üstümden.”
“Yaşadığım sürece ne partiden milletvekili olacağım, ne parti kuracağım, ne dernek, ne vakıf başkanı olacağım.
Eğer ki kim size sokağa çıkın burayı yağmalayın diyorsa o haindir. Bir gün ben size dersem bilin ki ufak kızımın başına silah dayamışlardır. O yüzden onu söylüyorumdur. Sülü gördün mü bak bunu da söyledik, bloke oldu bu da. Namus sahibi olan herkes eğer bir gün darbe olursa bütün herkes darbeye direnmekle mükelleftir. Eğer ki bir gün darbe olursa ben size dersem sokağa çıkın darbeye destek verin, ufak kızımın başına silah dayamışlardır. Ben desem bile çıkmayın kardeşlerim.
Siz patronsunuz bu anlattıklarımda kafanıza yatmayanlar olmazsa, bu işlerde gereken ilgi gösterilmedi, namus, şeref üzerine davranılmadı derseniz sandık geldiğinde belirleyen sizsiniz. En komiği, bir şema yapmış. Ben bunun çapını bildiğim için seyretmedim. ‘Başlıkları bana getirin arkadaşlar’ dedim. Çapsız. Süleyman sana vallahi devletin ruhunu anlatacağım, inşallah bu sefer anlarsın.”
“Görüşeceğiz seninle. Fethullahçılarla düşüncelerimi anlatmak istiyorum. Eğer ki bana Fethullahçılar cennetin anahtarını getirirse ben onlara ‘Ben 80’lerde sizin masumiyetinizi görüp ya bu iyi insanlar diyenlerdenim bütün ülke gibi. Ama ben sizin içinizdeki canavarı gördüm. Bence şehit Kuddusi Okkır’ın memleketine gidecek ambulans parası yoktu. O zaman ambulanslardan para alıyorlardır. Ölüsünü evine getirecek parası olmayan adamı Ergenekon’un finansörü diye ülkeyi inandırdılar. Seni cenazeye FETÖ’cüler değil şunlar yollamadı sen hakka girdin diye yazıyorlar. Lan bırak.
Siz yapmadınız mı, evinde arama yapıyorsunuz general adamın çocuk pornosu çıktı diye gazetelere verdiniz. O adam ufak çocuk gelse sevmeye çekinir. Başka bir general otele kız arkadaşıyla gidiyor. Otelde ihbar var deyip kadının çantasını ararken avuç içinde bir ekstaziyi bırakıp, ‘Büyük skandal, general kadın uyuşturucu partisi’ kan tahlili bile yok, çünkü siz koydunuz. General namuslu adamdı istifa etti. Daha örnek vereyim mi Ali Tatar… Herkes uyansın diye adam kafasına sıktı. Bunlar gazetede ‘Hesap vermeden nereye gidiyorsun?’ diye yazdılar. Sizin elinizde cennetin anahtarı olsa ben o cennete girmem. Ya siz Muzaffer abiyi kanser hastası inim inim inlettiniz şehit oldu. Ali Tatar da şehittir.
Sülü ne oldu? Ama senin devamlı Fethullah Gülen’le yazıların çıkıyor. Röportaj yapmışsın. Danışmanlarının Fethullah Gülen’e övgüleri ortaya çıkıyor. Bak ben bu kadar açık söylüyorum sen? Ben Süleyman’ın buraya maketini koydum.”
“En komiği bir AA muhabiri genç arkadaş Süleyman Soylu ile ilgili soru sordu. Adamın abisi FETÖ’cüymüş dediler. Size devleti anlatacağım. Bunlar kamikaze gibiymiş. Senin elinde devletin imkanlarını yok muydu? Bilmiyor muydun abisinin FETÖ’cü olduğunu. Onun abisi FETÖ’cü ise orada iki bakan bu konularla muhatap onun da abisi FETÖ’cü. Her abisi FETÖ’cü olan FETÖ’cü ise bakan devletin her sırrının olduğu toplantıyı izliyor. Yaptığınız savunmanın mantıksızlığını anlatıyor. Ciğeri yanmış adam söylüyor. Yarın onu FETÖ’cü bulursunuz. FETÖ’cüler de öyle yapardı. O onu aramış, o onu aramış, o da onu aramış… 7. Aramada köydeki en sade yaşayan bir insan bile dünyada her insanı silsileyle aramış oluyor. Onun mantığı var burada anlatmayayım şimdi onu. Devletin ruhunu yok ettiniz.”
“Müsaade edersiniz bu böyle sol kesimlerdeki arkadaşlar çok söylüyor. Devleti sen neden kutsuyorsun. Tamam anlatacağım.
Sülüman asıl sana anlatacağım. Bizim aklımızda böyle öğrettiler. Devlet bilmem bir şey genel müdürlüğü binasıdır, nöbetçilerdir… Devlet böyle bir şey değildir ki. Dün devlet çadırdaydı yarın da uzay mekiği gibi yerlerde olacaktır. Devlet bir ruhtur, kutsal olan da devletin ruhudur. Peki devletin ruhu nedir? Binlerce senedir yaşanılan ihanetlerin, savaşların, entrikaların, acıların, hüzünlerin, mutlulukların, başarıların, başarısızlıkların tüm bunların oluşan tecrübenin damıtılarak bugüne kadar gelmiş olan bilgi birikiminin adı devletin ruhudur. Hep onun için diyorum devletin bir namusu bir de aklı vardır. Devletin namusu ne demektir biliyor musunuz?
Biz gençliğimizde, 16-17 yaşında emniyet amiri tanıdığımız vardı, bir tane polis memuru biraz hileli bir iş yapmış bir adama söz vermiş. O adam geldi, emniyet amiri hileli işi bilmesine rağmen işin halledilmesine izin verdi. Sonra o polisi sürgüne yolladı, hakkında dava açtı. ‘Neden böyle yaptın’ dedim. ‘O polis devleti temsil ediyordu, devletin sözü yere düşmez, devletin namusu budur’ dedi. Biz devletin namusunu o büyüklerimizden öğrendik.”
“Durmadan yalan, durmadan yalan. Şimdi televizyona çıkmışsın. Seni rezil rezil rüsva edeceğim. Üzülüyorum, utanmıyorum, mahcup oluyorum. Devletin bakanına inanan en fazla yüzde 9 çıkıyor. Yüzde 91 onun suç örgütü dediği insana inanıyor. Orada oturmuşun, vücut dili okuyanların hepsinin psikolojisi, suç üstü yakalanmış bir insanın ezikliği hali vardı üzerinde. Gördüm resmini. Gazetecilere de bir atar yapmışsın ya girerken içeri Sülü.
“Diyorsun ki uyuşturucu satıcısıyla resmimi koymuşsun, “Bunlar yeni bir uyuşturucu yolu.” Ben sana Ben sana sizin kurduğunuz o uyuşturucu yolunu anlatacağım herkese. Daha çok konuşacağız. Artık parça parça değil, avuç içi kadar koparma dönemi geldi.
Adam uyuşturucu satıcısıysa niye cezaevinde değil? Diyelim ki uyuşturucu satıcısı adam. Senin başında olduğun, sana bağlı olan kriminal suçlar, istihbarat, terör şu sistemle çalışır; bir adamla bir kişinin resmi var, peki bu insanlar o resmi çektirmenin haricinde yan yana gelmişler mi? Bu insanların yan yana gelip gelmedikleri o sinyaller vasıtasıyla netleşir. İkincisi bunlar birbirini karşılık aramış mı, HTS kayıtları denen şey bunun adı. Adamla birbirimizi hiç aramamışız. Ben adamla bir daha hiç yan yana gelmemişim, HTS kayıtlarını çıkarın. Ben adamın tipini bile bilmiyorum. Bu konuda sen benim muhatabım değilsin. Sayın Cumhurbaşkanı, ana muhalefet partisi lideri ve diğer parti başkanları.”
“Parti desteğiyle, gazete basın desteğiyle siz bu kadar insan topluyorsunuz. Basın desteği yok, teşkilat yok, bir satır yazıyla ben sizin topladığınız kalabalığı, sen mahallede okey masası kuracak adam toplayamazsın o sevimsiz suratınla.
Bak benim bu adamla yan yana gelmişliğim, onun haricinde, ki ben Türkiye’de en çok resmi olan insanım. Bazıları resimleri siliyorlarmış. Yüce Allah ne diyor biliyor musun süslü Süleyman. Abese Suresi 17. Ayet, ‘Ey insanoğlu sen ne kadar da nankörsün’ diyor. Sen zaten nankörsün o ayrı, o eski dostlarımızın içinde de varmış. Ben demiyorum yüce Allah diyor. Vicdan ya, yarım saat orada uyuşturucu konusunu anlatmışsın. Ben hayatım uyuşturucu satanların ölümüyle suçlanmakla geçti. Orayı çıkıp onları söyleyip benim bu şekilde seni rezil edeceğimi düşünemedin mi? BTK’dan devamlı yazdırıyorsunuz ya, siteler kapansın diye. Ne oldu kapattınız bir tanesini, ne oldu?”
“Zamanı gelmiş bir fikir hiçbir suretle engellenemez. Tarihi okudun mu süslü Sülü? Tarih bunlarla dolu. Vallahi ben inanıyorum Tayyip Abi bunları görecek. Ama bunu da anlamıyorum, bir İçişleri Bakanı, sinir kontrolü olmayan bir adam televizyonun karşısında ‘Karısının iç çamaşırlarının arkasına saklanan’ diyor. Ulan biraz namus. Rahat ol, ben sana böyle bir şey demem. Bana milyonlarca genç çocuğa haksız yere küfür ettirdiler, onlara bile demedim. Herkes küfür etti, bakın geçmişe yönelik ben bir tanesinin ailesine küfür etmiş miyim? Çünkü biz akıncı ruhluyuz, biz fedaiyiz, vatan delisiyiz.”
“Bir yalanı söylerken bilmiyor musun yalanın ömrü kısadır. Ben en başından beri ne söyledim? Geldiklerinde kadın polis yoktu, diğer polis memurları görevini yaptı onlardan Allah razı olsun dedim. İki tanesini, özellikle yaşlı olan biri, eşimi silahla duvara iten, çocukların odasına girip silah doğrultan lan o görüntüleri niye vermiyorsun? Milletin kandıracaksın he? Ben o iki bayan polis kardeşimize teşekkür etmedim mi? Evde bayan polis geldi demedim mi, milletin aklıyla dalga geçiyorsun.”
“Millet seni nasıl gömdü? Organize suç örgütü lideri karşısında yüzde 9. Sizin parti anketleri, 300 bin denekle yapılıyor, 300 kusür bin kişinin verdiği oy. Çapın yok. Televizyonda tehdit ediyorsun ya. Oradan çıktıktan sonra da bu tehditlerine devam etmiş. Alabiliyorlarsa alsınlar. Nasıl bir güç. Yeni bir uyuşturucu rotası nedir ben size delilleriyle anlatacağım. Yanlış adam, yanlış zaman.
Utanmadan rezil ettin kendini. İnsanların bir parça saygısı varsa da o sözden sonra o da kalmadı. Başından beri ne dedik, ana bacı, kız kardeş bu Türk’ün töresidir, biz derken hepimiz. Senin karşında oturanlar var ya onlar robottu biliyorsun değil mi, gazeteci değillerdi. Alayı robotlardı, onlar adına üzüldüm. Yazık vallahi yazık. Ekmek parası onlar da ne yapsın mutlaka vardır bir sebebi.”
Bir de Köfteci Yusuf. Devletin İçişleri makamında bir deli oturuyor, bu adam hasta, manyak. Köfteci Yusuf konusu nedir anlatayım. Köfte yemedim Süleyman. Köfte Süleyman. Bizim atalarımızın sürgünüyle ilgili Bursa’nın Gürsu ilçesinde bir anma etkinliği yapıldı. Ben oraya geldim, duyuru yapıldı. 15 bin kişi parkın içinde, internet görüntülerine bakabilirsiniz, 15 bin kişi de yukarıda konuşma yapacağım yerde bekliyor. Yer gök insan.
Ben oraya gitmeden önce, gidenler aradılar. Köfteci Yusuf var senin hayranın tanışmak ister misin diye sordular. Ayıp olmasın nezaketen tanıştık. Kapattık. Başka ne hayatımda Köfteci Yusuf gördüm, ne köfte yedim ne bir şey yaptım. Sonra bu 4 arkadaş kim biliyor musunuz? Bir tanesi Afyon’un en zengin ailesi. Bilmem kaç bin tane daireleri, et kesim fabrikaları vardır, öbürü gazeteciler bilmem neyin yetkilisi ismi aklıma gelmiyor, öbür bir tanesi de diş malzemeleri ihraççısı. Bunlar hayatta sabıkaları olmayan, varlıklı arkadaşlar. Bu arkadaşlar demişler Köfteci Yusuf’a ‘Bizim et kesim yerimiz var, onu alır mısın? Değeri bu kadar, eksper değeri, biz sana daha ucuza verelim’ Bu da bunlar benim yakın diye çekinmiş birine demiş, emniyete gitmiş. Benim ne adım var, ne sanım var, ne de haberim var. Bu arkadaşları polis gözaltına almış şimdi hepsi serbest. Araştırıyoruz sonradan bu dosyanın içine bu şahıs bir daha gidiyor, ’Ben diyor Sedat Peker’den de davacıyım’ Telefonda tanıştık, köfteni bile yemedim. Farz edelim ki ben demiş olsam git yerini buna sat, eksper değerinden daha düşük, suç yok. Ama böyle de bir şey yok.”
Bir tane yeni savcı, üzerinde zan bırakmak için demiyorum ama bu kadar tesadüf kafa karıştırıcı. Avukatlıktan savcı olup aynı anda da özel yetkili, örgütlü suçlara bakan, benim dosya bir anda bu beyefendinin önünde. Vallahi zan altında bırakmak istemiyorum. Belki gerçek meslek adabı olan bir insandır bilmiyorum. Çünkü halen daha bu dosyayla ilgili aranmam yok. Yalancı bir adam yönetiyor İçişleri Bakanlığı’nı. Ben Köfteci Yusuf’un köftesini ne yapayım? 30 bin kişi Gürsu’da var. 10 tane köfte tezgâhı kurarım 30 bin kişiye satsam, Köfteci Yusuf’un bütün hasılatından daha çok param olur.
Siz delisiniz, hasta ruhlu bir adam. Sen oralara geldin de bizi yönetiyorsun ya. Yaktın bizi, kendini yaktın, her şeyi yaktın, biraz sonra alev alev yanma dönemi başlıyor. Yanacaksın.”
“Sülü bizim oralarda bir hikâye var bilir misin? Aslan, ormana çıkmış geyik, keçi falan yemek var. Bir bakmış bir tane küçük bir şey. Almış tam ağzına atacak kedi. Kedi demiş ki, ‘Ulan saygısız sen ne yapıyorsun, ben senin dayınım, insanoğlunun eline düştüm.’ Avcıların ağına yakalanmış, buna vurmaya başlamış. Başlamış yalvarmaya, beni dayımdan küçük etmeyin demiş.
Seni öyle küçük edeceğim ki kibrit kutusuna sığacaksın, cezaevi kesin ilerleyen zamanlarda ama kibrit kutusuna sığacaksın. Bizim akrabaya baskı yapıyorsun açıklama yapsın diye. Akraba makraba ayırmadım herkes kayıt altında. Reşat Baba, severim sayarım. Allah’a yemin olsun bir şeyler mırmır ediyormuşsun, paran çok, işin iyi, sakın böyle bir hataya düşme. Bir de gazetecilere operasyon yaptırmışsın, komikliğe bak. Gazetecilerin HTS kayıtlarını, telefon trafiklerini açıklamıyorsun? Kaç kere konuşuyorsun? Devletin bakanısın neden facetime’dan, WhatsApp’tan, niye müdürünün telefonundan konuşuyorsun?”
“Sana sözüm olsun bugüne kadar üzdüğün bütün çocuklar ve onların anneleri için devletin o şerefli makamından ayrıldığında bir gün yine yüzleşeceğiz. Senin boynuna köpek tasması takıp seni sokaklarda gezdireceğim. Köpek tasmasıyla gezeceksin. Kolpacı, alıp gelsene düşkün Abdulkadir’i.
BAE’de Türk düşmanı şeyhi varmış, ben ondan para alıp bu organizasyonları yapıyormuşum. Bunlar bana ne yaptı gittiğim ülkelerde anlatacağım. Ben Türkiye’den çıktım, sakin huzurlu, açıklama yapmıyorum. 8 ayın sonunda emniyetten davet, herkes arkadaşımız orada da, iktidar partisinin ortakları, onlar, herkes…
Bana dediler ki parmak iziyle resim yapacağız. Dedim ya bu suç işleyenlere yapılır; ben bu ülkede suç işlemedim ki oturumum var, şirketim var. Tek uygulama bana mı yapılacak?
Oradan çıktım, bozkurduyum. Hemen araştırdım, Türkiye Interpol’ünden yazı gelmiş. Aynı anda Sırp gazeteleri haber yapmaya başladı. Müslüman ülkelerden daha çok Sırbistan’a yardım ediyoruz. Hemen işi anladım. Orada da bir çevre yaptık, tüm Balkan ülkelerine bilgisayar dağıttık.”
“Buradaki hava iyi değil Makedonya’ya geçeyim dedim. Geçtim Makedonya’ya, bir arkadaşım ben cezaevindeyken ölmüştü, onun mezarlığı yapıp oradan ayrılacaktım sonra Türk Partisi’nin başkanı Enes başkan çok şerefli namuslu bir adam. Burada kal dedi, kalacağız tamam. Üçüncü ayın sonu bir baktım ABD Saddam’ın sarayına öyle girmedi, yüzlerce asker, tüfekler, ne oluyor dedim. Adamlar çatışma bekliyor, geldiler evde çocuk. Beni aldılar götürüyorlar. İki gün vize ihlali yapmışım, 50 Euro, o operasyonun masrafı 50 bin dolardır. Tabii içeri bir girdim tercüman isterim dedim, komiser geldi. Bir baktım imzala dedikleri şey, Kuzey Makedonya, Üsküp, Türkiye, İstanbul uçak. Genelde ben hayatımda kumar oynamam, yetenek elime o kâğıtları dizemiyorum. Rahmetli babamın lakabı Poker Ahmet’ti. İyi poker oyuncusu. Blöf yaptım, ‘Uluslararası arenada sizi mahkûm ettireceğim, ben siyasi mahkûmum’ dedim. Aslında blöf değil, doğru söyledim. ‘Hepinizi takip edeceğim, mahkûm ettireceğim’ dedim. Vallahi de yapacağım. Orada da bir kadın anne güdüsüyle bir şeyler diyor. Ortalık karıştı. ‘Kosova’ya gider misin’ dediler. ‘Giderim’ dedim. Pasaportum var, param, telefonum yok. Kosova sınırında bir adam vardı, dua ettim dedim. Afrin kardeşim var, ‘Beni Arnavutluk sınıra getir, burası karışacak birazdan’ dedim. Afrin’in iş yerine polisler, göç idaresine polisler… Bizim büyükelçilik içişlerini arıyor, bir insana bu kadar zulüm edilir mi? Oturup kitap okuyorduk ya, bırakın bizi. Uyuyan devi uyandırdınız. Bundan sonra sorun sizin benim değil. Allah’a yemin olsun sizin, benim değil. 20-25 senedir yatıyordum sakin huzurlu.
Bizim bir arkadaşı aradım, akrabam da sayılır, Dışişleri Bakanı çok beyefendi adam, herkes öyle söylüyor, devletin benim ilgili böyle bir tasarrufu varsa bileyim, ona göre davranayım. Kendisini aradı, ‘Benim bilgim dahilinde olan böyle bir şey yok’ dedi, o adam temiz, dürüst adam, çevresinde öyle diyorlar. Ben tanımıyorum. Ama bakıyorum ip ayrı yere gidiyor. Bana 5 sene deport vurdular. Bizim derin Mehmet, polis katili arkadaşımızı, ben inanmıyorum da polis katili olduğuna, resmî kayıtlar öyle diyor. Onu getirdi ya Türkiye’ye biz üç gün vize ihlali.
Ukrayna gittim 4 gün, nereye gitsem deport. Orada Arnavutluk’a, işlem yaptırtmadım, sınır bölgesinde kaldım biraz. Her yer hareketlenmeye başladı. Aynı gün giriş yaptırdım, çıkış yaptıracağım havaalanının oradan geçerken Sedat Peker 4-5 kişi. Hemen beni içeride aldılar. Allah beni oradan misafir eden aileden razı olsun, çok güçlü bir aile. Onlar da oradaydı, bir anda müdahale, bir tane müdür geldi, bırakın dedi. Fas’a gittik, indik her şey çok güzel. İkinci günü her yer polis yine. Ulan bir nefes alayım.”
“Bizim o arkadaşı aradım, ‘Böyle bir şey yok, yanlış bir bilgi var sende.’ Ukrayna’daki dostumu aradım o da istihbarattan gizli yazışmaları aldı. Bizim büyükelçilik ile Ukrayna Cumhurbaşkanlığı arasında, böyle işlere cumhurbaşkanlığı bakmaz ama buna özellikle cumhurbaşkanlığı bakıyor. Bu da enteresan. 3 sene deport ya, 4 gün ziyarete gitmişim. Fas’ta kafamı dinliyorum, Makedonya’da Sedat Peker’e gözaltı, sahte operasyon. Sahte pasaport, kimlik yapan 10 kişilik polis gözaltına alınmış. Sedat Peker de sahte pasaport yaptırmış, gözaltında, Türkiye’ye gelecek bir yaygarayı kopardılar. Ne oluyor demeye kalmadı zaten Türkiye’de operasyonu başlattılar. Alt zemini hazırladılar. Orada da gazeteler yazıyor. Orada bir gazeteci benim bir tanıdığımın tanıdığı araştırıyor. Diyor ki bu işte bir yanlışlık var. Sedat Peker, bizim ülkemizde değil, pasaport şu günde alındı diyorsunuz ama bizim ülkemizde değil. Karakolun kameralarında Sedat Peker’in görüntüsü yok diyor. Pasaport müracaatı için imzası, göz retinası, parmak izi olması lazım bunlar da yok, bu pasaport Sedat Peker’in üzerinde yakalanmamış ve hiç kullanılmamış, burada hile var diyor. Ülkenin Cumhurbaşkanı tanımıyorum kendisini bana bir arkadaş anlattı. Sedat Peker buradayken bizim gözetim altımızdayız demiş, bu ülkeye herkes gibi geldi, diplomatlara, parti, belediye başkanları, derneklerle görüştü, hepsi devletin bilgisinde, bu ülkede suç işlemedi dedi.”
“Bir de operasyona kılıf hazırlanacaktı. Ben Fas’tan gelecektir. Gazeteciler araştırsanıza, Fas’a İHA hibe edilmiş mi veya çok çok düşük paralarla verilmiş mi? Sizin namusunuz maaşınız kadar. Ben sizi biliyorum. Herkesin de bilmesini sağlıyorum. Temiz toplumcular ortalığı yaygaraya verdiniz Aydın Doğan, Dinç Bilgin milyar dolarlık işleri indirsin. Sizin temiz toplumunuz bu lan. Hep bir de hümanizmden anlatır bunlar. Ben siyasal hümanizmi Erasmus’tan, psikolojik hümanizmi Maslow’dan okudum.
Ben gerçekçiyim, akılcıyım, dünya şu an buna hazır değil. Hâlâ atalarımızın ilkel dürtülerini taşıyorum. Ama gerçekten siz değilsiniz. Gerçekten hümanist insanlar var. Gerçek hümanist insanları pamuklarla sarmalıyız. Onlar tohum gibi. İyi insanların ölmemesi için tohum gibi. Çakma solcular, çakma gazeteciler sizin hümanizm masallarınız da bundan ibaret. İnsanları tezgâha getirmek için hümanizm, temiz toplum… Siz temiz toplum dediğinizde bu ülke battı. Sülü devamlı ‘temiz toplum’ diyor ya devamlı indiriyor. İndir Sülü indir. Fethullahçılar da ikinci Cumhuriyetçilerle ‘temiz toplum’ gördük temiz toplumu.
İntihar edip şerefli, namuslu adam Ali Tatar’ın arkasından ‘Hesabını vermeden nereye’ diyorlardı. Ne yaptı lan bu adam size? Hakka giriyorsun böyle söyleme diyorlar. Ben sizi gördüm, başkalarını kandırın siz.”
“Fas’tan çıkacağız baktım Makedonya’da iş karışık buraya geliyor. Oradan devletten arkadaşlar bilgi verdiler dediler konu İHA, çıkacağız tam uçuş izni iptal edildi. Uçağa binmedim, yürüdüm insanların içinde. Yav bana neler ettiler. Uyuyan devi uyandırdınız. Bir tripoda bir kameraya, zekâya yenileceksiniz.
İnşallah Tayyip Abi gereğini yapar, insanlar tüm her şeyi biliyor. Ya devletin televizyon kanalında bir insanın iç çamaşırını ağzını dolayan adam hâlâ burada duruyor. Bırak bunların hiçbirini yapmasın. Hangi bakan böyle bir namussuzluk yapabilir. Kim lan o? Köpek tasmasıyla gezdireceğim lan seni. Arabaların lastiğine işersen dört ayak üstünde tekmeyle vuracağım, tuvalet de yasak. Sen bakan değilsin, devletin bekçisi benim kafamın üstünde önünde hazır olayım gurur yapmam, sen adam değilsin, bu yüzden bakan değilsin.”
“Neyse biz telefonlar telefonlar geldik buraya sabahın beşinde. Bir de bana diyorlar ya buranın devletiyle anlaştı. Bizim Dışişleri Bakanı daha yaşlı, niye bayramlaşmak için aradı burayı o zaman? O zaman bizim Dışişleri Bakanımız da burayla anlaşma içinde BAE ile. Bir film var, böyle saçma şey olur mu?
Rusya’ya gidemem Çeçenistan’a geçmişte yaptığım yardımlardan dolayı. Adamlar kindar. Rusya’nın etkisi altındaki devletlere gidemiyorum. ABD, İsrail, KKTC, Ermenistan olmaz, ya da bana liste verin ben yolculuk programlarımı buna göre ayarlayayım. Sözüme sadık bir adamım. Bana resmi bir yazı versinler, yarın sabah buradan ayrılacağım. Sedat Peker videoları yapana kadar onunla ilgili hiçbir ülkede tahkikat yapmayacağız, istediği ülkeye gitsin diye. Yarın çıkacağım. Almanya’ya gitsem Can Dündar orada onunla anlaştı, ABD’ye gitsem Gülen’le anlaştı diyecekler. İsrail’e gitsem Yahudileri destekliyor diyecekler. Yunanistan’a gitsek tarihi düşmana gitti. Gidecek ülke mi var nereye gideyim? 100 ülkeye deport vurdurttunuz. İnsana bu zulüm olmaz ama uyandırdınız. Sonu nasıl bitecek önemli değil. Bir de beni seven insanları toplayıp zulüm mulüm etmeyi planlıyormuşsun Sülü şurayı okur (arkasındaki İran- Sabiha Gökçen yazan tahtayı gösteriyor) Ben sabahlara kadar devlete zarar gelmesin diye uluslararası hukuku okuyorum; bak bu gözümdeki şişlikler var ya. Oku Sülü!”
“Suriye ile filan kalma o tarafa geçeriz. O zaman öyle şeyler olur inan… Devletin aleyhine söylemem ama siz yapın beni sevenleri dövün, adam nasıl küçültülür göreceksiniz.
Yapın devletten resmi açıklama uluslararası hukuku bağlayacak, sabah buradan ayrılmazsam şerefsizim. Sabah ayrılacağım. Kahpesiniz, insanların bana inancını nasıl kırarız değil mi, halk bir kere inandı mı inanır. Ben anlatıyorum, adam gibi. Ulan bana neler ettiniz siz. Şimdi sıra bende. Parça parça koparma evresi de bitiyor Sülü. Kütle kütle koparacağım göreceksiniz. Bizim insanımızı tanımıyorsunuz.
Bu işin sonunda ne olacak diyorlar ben bu işin sonunda öyle bir hikâye yazacağım ki dünyada hiç kimse ne kadar güçlü olursa olsun ufak kız çocuklarını ve annelerini üzmeyecek. Feridun Başkan benimle konuşmuyordu. 10 gün sonra konuştu. Bavulumu hazırladım bekliyorum dedim. İfade vereceğim hakkında dedim. Benim için çağımızın Kürşat’ı demişti. Diyeceğim ki dedi, ‘Ben onun Çin Sarayı’nı basacak Kürşat olduğunu zannettim, bu deliymiş, benim bunla işim yok’ Dedim seni bırakmam Feridun Başkan. Sülü yaklaşıyor biliyorsun değil mi, geliyor gelmekte olan.”
“Senin bir akraban var ya Ankara’da Sadık Soylu. Bir iş merkezi var, Next Level diye geçiyor devletin bir yeri. Bakanlığın tüm yüksek bürokratları orada, bütün iş adamları orada, Murat Kurum bakan o mu yönetiyor Sadık Bey mi? Çevre Bakanlığı Mekânsal Planlama Genel Müdürü Erdal Kayapınar hakkında FETÖ soruşturması nasıl kapandı? Sonra da FETÖ’cülerle ben yakınmışım, al önünde söyledim. Dünya yerinden oynasa, çocuklarıma dedim, çocuklarım dost olursa benim çocuğum değil dedim.
Süleyman, bu adam ya gerçek FETÖ’cü ise? Hallettiniz ya, ben öyle demiyorum, günahını almayayım tanımıyorum, bu işin hesabı olacak diye her şeyi depoluyordur. Devleti yok ettiniz. İnsanlar FETÖ’ye inanmıyor. İletişimle ilgili uzmanınız kim maaş vermeyin, devleti düşürdüğün duruma bak ya.
Ya sayın savcılar delil mi istiyorsunuz Sadık Soylu’nun bir unvanı yok. Devletin bakanlığa ait resmi binasında müsteşar, bakan gibi oturuyor. Telefon sinyalleri ya, bir yazı yazacaksınız. Ben iddia ediyorum o personel o kadar aramıyor Murat Kurum’u.”
“Gözlerimizi kapattık bir oyun oynuyorsunuz. Benden özür dilemediniz, beni daha aşağılamak istediniz, ben vitesi daha büyüttüm. Bu hikâyenin sonu çok daha yayılacak, tüm dünyayı hoplatacağız yerinden. Şimdi kardeşlerim geldik esas konumuza. Kokainle ilgili gazeteciler böyle çok şey anlattılar ya. Ben gerçeğini anlatayım.
Kokain, önceden Kolombiya üzerinden geliyordu. En son 4 ton 900 kilo geçen sene 9 Haziran’da yakalandı. Daha sonra yeni bir güzergâh çalışması. ABD’de uyuşturucuyla mücadele çok güçlü ve baskın karakter. Orada sistemi döndüremeyeceklerini anlayınca 800 kilometre Venezuela ile sınırları var. Kolombiya’dan oradan geçirmek çok kolay, yeni adres. Venezuela’da sıfır kontrol. Buraya döneceğiz bir de bize gelen kokainler diyorsunuz ya. Avrupa’da kokainin fiyatı çok ucuz, 45 bin eurolarda kilosu. Türkiye’de çok pahalı, esas pahalı olan yer Orta Doğu.
Bu mal yakalandıktan sonra yeni bir güzergâh kurmak için Venezuela’ya kim gitti? Evet kim gitti? Eski başbakanımız sayın Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan Yıldırım bey. Bu senenin başında ocak ayında gitti 4 gün kaldı, şubat ayında gitti 4 gün kaldı. Karakas Limanı var oradan kuru yük gemileri direk Türkiye’ye gelebiliyor ama konteyner gemileri Dominik üzerinde durma yapıp o şekilde devam edebiliyor. Yani esas gelen kokainler Dominik üzerinde de çok yakalanmaya başlayacak. Yeni güzergâh burası.”
“Ben bizim liman çok önemli dedim ya herkes anlattı oraya gemi girmez. Ben oraya gemi girer mi dedim. Kokain bu şekilde Türkiye’ye giriş yaptıktan sonra 30-35 metrelik yatlarla uzun yolculuk yapabilen 500 ton -2 ton kokainle o şekilde dağılır. Özellikle ama Suriye Lazkiye üzerinden de yapılıyor. Şimdi para trafiği nasıl oluyor?
Kıbrıs Halil Falyalı, tüm para trafiği buradan dönüyor. Halil Falyalı denen şahıs 20 sene evvel hiçbir şeyi olmayan bir adam Kıbrıs’ın sahibi. Biz övünüyoruz ya Kıbrıs’a gittik 50 tane FETÖ’cü aldık, daha iyi 500 tane almamız lazım. Şu suç gruplarını aldık geldik evet Halil Falyalı’nın Türkiye’de 10 tane dosyası var. Neden Halil Falyalı’yı Türkiye’ye getirmiyorsunuz? Tüm bahis işi onlardan geçiyor. Devletin resmi raporlarında da var. Başka ülkeler de uyuşturucu sevkiyatından almak istiyor onlar da alamıyor. Erkan Yıldırım- Halil Falyalı birazdan geleceğiz.”
“Kıbrıs’ın şu anki Cumhurbaşkanı gerçekten iyi adam. Onun da organizasyonun içinde olduğunu bilmiyorum ama şu anki kurulan bir organizasyon çok eski zamanlarda kurulmaya başlandı. Uyuşturucu ve kumarın merkezi haline getirilmesi için yapılan çalışma. Erkan Yıldırım Kıbrıs’a gittiğinde Halil Falyalı’nı ya oteli ya da onun bazı casinolar onun, onun misafiri. Ben Binali Bey’in böyle bir organizasyon içinde olduğunu düşünmüyorum ancak ilk zamanlar Erkan Yıldırım’la ilgili çektikleri kasetleri, kumar kasetleri değil, rüşvet şeydir, bu işe yönlendirdiler ve bu işin aparatı haline getirdiler.”
“Türkiye’ye gelişi, gidişi tüm organizasyonun ağları bu şekilde. Neden kokain yakalanamıyor, neden kokainlerin Erkan Yıldırım’ın direkt gemisiyle ilgili de değil. Başka gemiler organize ediyor. Peki Mehmet Ağar bunun neresinde? Mehmet Ağar da bu senkronizenin tamamen ortasında. Erkan Yıldırım- Süleyman Soylu dostluğuna bakın, Erkan Yıldırım’ın Süleyman Soylu’nun çevresinde bu konuyla ilgili dostluğuna bakın.
Bir de diyorlar ki devleti zora sokmak için anlatıyor. Hayır. Ya insanların aklıyla dalga geçiyor. 5 ton kokain yakalanmış hastalık vardı diyor ondan polis yollayamadık. 5 ton kokain ulan un değil. Özel uçağını kaldırsana Türkiye’den bir tane. Buna da gerek yok ki sayın savcı zahmet etmesin ben yazdırayım:
Sevgili makama,
Şu şu tarihte ülkenizde yapılan uyuşturucu operasyonuyla ilgili ülkemizin adı geçmekte. Geminin varacağı yer burasıdır. Bu konuyla ilgili bilgi belgeleri ivedi olarak göndermenizi talep ederim.
Ya Sülü, sen zannediyorsun ki postacılık bitti, adam göndermene gerek yok.”
“1996’da Kutlu Adalı’nın cinayetine değineceğiz dedik. Söz namus.
Biz o zaman Mehmet Ağar, Korkut Eken hep beraberiz… Genciz, vatanseveriz.. Bana genelde iş adamlarını yönlendiriyorlar, faili meçhullerden ziyade. Onları da anlatacağım. Bana dedi ki, “Kıbrıs’ta bir adam var, Kıbrıs’ı Rumlara satmak istiyor.” İki profesyonel dedi… Dedim sana öz kardeşimi vereceğim, Atilla Peker’i. Uzmandır, sokaklarda yetişmiştir. Biletlerden bakabilirler. Yüce Allah o insanın kanını bize nasip etmedi. Adam namuslu adam, bu günleri görmüş, namuslu adam. Rumlara Kıbrıs’ı satacağı yok. Aradan zaman geçti, döndüler üç dört gün sonra. Denk gelinemedi. Korkut abiyle konuştuk. Dedi sonra gideceğiz. Onlara bağlı başka bir ekip öldürmüş. Karşılaştık Korkut abiyle, “Halloldu o iş” dedi. Atilla Peker doğruyu söyler. Öldürsek öldürdük derdim. Zamanaşımına girdi. Eşinin mücadelesini hep uzaktan izledim. Neyi anlatayım. Hepimiz birbirimizin aynısıyız.
Kaç kişi böyle gitti. Bu Mehmet Ağar var ya bu Mehmet Ağar, emniyet müdürlüğü döneminde en yakın arkadaşları Behçet Cantürk, Hüseyin Baybaşin, Savaş Buldan… Tüm uyuşturucu işi yapanlar bunun arkadaşı. Kürt iş adamı diyolar ya hayır uyuşturucu işi yapıyorlar, hepsinden para aldı. Her işlerini hallediyorlardı. En son siyasete girip, hayali cumhurbaşkanlığı, hikâye böyle. Adam tüm geçmişi temizlemek için MGK’ya sunum yaptı. O zaman Tansu Hanım, onu ikna etti. Sonra başladılar hepsini öldürmeye başladı. Kendi geçmişini temizlemek için yaptı.”
“Derin PKK da var sakın unutmayın. Mehmet Ağar’ın yaptığı organizasyonların hepsi kendi cebi içindi. Gördüm yaşadım, bana iş adamını aratıyorlardı. PKK para veriyor, ortak dostumuz. Adam Çorumlu nasıl PKK’lı olur? Ya veriyormuş dedi, adam bunun yanına gidiyor bir çanta parayla tabii ya. Neler neler ya. Temiz toplum… En çok bağıran tezgâhı burada arkada bekliyor, çalacak.
Diyarbakır Cezaevi’nden çocukların babalarına bok yedirip o eziyet edilmeseydi, sık kafasına öldür gitsin, onun çocuğu dağa gidiyor, arama yapıyor, namuslu arama yap, kadının üstünü soyuyorsun çocuğu görüyor dağa gidiyor, bizim içimizde böyle aptal kişiler yüzünden, bir de böyle uyuşturucu, silahtan beslenen….”
“Uğur Mumcu, görüşüne katılırsınız katılmazsınız. Bence şehittir. Neden öldürüldü? Öldürüldüğü zaman yazdığı yazılara bakın. Terör bölgelerinde uyuşturucu tarlaları olur, satışları olur ve silah ticareti.
Uğur Mumcu şehit ediliyor. Yanına ilk gelen kim, katil en önce gelir Mehmet Ağar. Eşine diyor ki, ‘Ben buradan bir tuğla çekersem devlet aşağı iner’ Bu meşhur sözdür. Devletin içinde yaşayanlar bunu bilirler. Uğur Mumcu, temiz adam, saf adam, tek başına bir adam.”
“Sülüman, hadi sen bizim şu arkadaşları bir alsana, bana destek olacaklarmış diye 600 küsür kişiye dinliyorsun ya, bir alsana. Nasıl uyuşturucu hattı? Sayın savcı Kolombiya’ya, Venezuela’ya yazı yazacaksınız. O mal yakalandığı tarihten 3-4 ay sonra Erkan Yıldırım oraya geldi mi? Ocak ve şubat ayında Karakas limanına gidip özel bir bölüm kiralamak için görüştü mü, kiralandıysa kimin üzerine? Sevkiyat başladı. Pisliğin, pisliği iğrençsiniz. Uyuyan devi uyandırdınız.
Benim evimin girişinde ‘Hayata korkusuzca bakanlar ölümden de korkmazlar’ yazar. 40 yaşından küçük kardeşlerim siz yeni bir dünya ve yeni bir ülke kurun. Bu ülkenin 84 milyonun bir olmaya ihtiyacı var.”
“İki sorun var gelecekte bizi büyük felaket bekleyen, Kürt meselesi, Alevi meselesi. Çözülmemesi için uğraşılmış hep. O günlere hazırlanmak için birlik olmak lazım.
Resimlerimi kaldıran arkadaşlara, tırsan arkadaşlara Abese suresinin 17 ayetimi söylemek istiyorum: Siz ne kadar da nankörsünüz. Burada kendimi yakma pahasına sizi korumaya çalışıyorum. Herkes anasından emdiği süte layık davranır, ben anamdan emdiğim süte layık davranacağım. Ben adam, dost satmam. Sizi korumak için gerekirse kendimi yakarım, ama adam değilmişsiniz.”
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun TRT Haber canlı yayınında sarf ettiği, “Karısının iç çamaşırına sığınamaz kimse, edepsiz. Bu kurguyla karşı karşıyayız. Bu kurguyu yapanların boğazından ilmek ilmek getirmezsek Allah bunun hesabını bizden sorar” sözlerinin ardından, Sedat Peker, “Söyledikleri cevapsız kalacak sakın zannetmeyin. Pazar günü yayınlayacağım videoda ona hak ettiği her şeyi söyleyeceğim” ifadelerini kullanmıştı.
Kaynak: T24.com.tr
YEREL
19 Aralık 2024YEREL
19 Aralık 2024YEREL
19 Aralık 2024YEREL
19 Aralık 2024YEREL
19 Aralık 2024YEREL
19 Aralık 2024YEREL
19 Aralık 2024