Abdullah Ayan

Abdullah Ayan

23 Aralık 2023 Cumartesi

Yeni dünya düzeni ve Çin..

Yeni dünya düzeni ve Çin..
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İki dünya savaşının ikisinin de temel özelliği, mevcut dünya düzenlerinin yıkılıp yeni dengeler üzerinde inşa edilmesi..

Birincisinde İngiltere, ikincisinde ABD savaşın sonucunu belirleyen ve her kazanan gibi kuralları kendi dikte ettiren hegemon güç olarak ortaya çıktı.

Ancak özellikle ikinci dünya savaşı sonrası açılan kurulan yeni sahnede kısa süre sonra ABD’nin tek başına olmadığı görüldü.

Evet, küresel para sistemi İngiltere’den okyanus ötesi yeni dünyaya taşındı, sterlinin yerini dolar aldı ama galibi mağlubuyla Avrupa, ABD ile Sovyetler Birliği arasında adeta paylaşıldı..

Kapitalizmi temsil edenler güvenliklerini NATO’ya emanet ederken ekonomik anlamda aynı çatı altında Avrupa Çelik Topluluğu’ndan AB’ye uzanan birlikteliğe imza attılar..

Sovyetler de boş durmadı..

Kendi payına düşen Polonya, Yugoslavya, Çekoslovakya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan gibi ülkeleri himayesine alıp Avrupa’dan başlayıp tüm dünyayı etkileyecek iki kutuptan birini oluşturdu.

Böylece soğuk savaş yılları dediğimiz 45 yıllık süreç başladı..

Kapitalizm ve sosyalizm ile temsil edilen ideolojiler çağı..

İki sistem kurulan denge sayesinde Avrupa’da sıcak çatışmalar yaşanmadı ama dünyanın çoğu ülkesi iki süper gücün hakimiyet kavgası nedeniyle büyük bedeller ödedi..

Almanya ve Kore’nin ikiye bölünmesi, taş üstünde taş kalmayan Vietnam ve Afganistan yıkımı, sömürgeleştirilen Afrika, iki blok arasında ezilen nice ülke..

1990’da çok da ön görülmeyen bir erken doğumla Almanya’yı ikiye ayıran duvar bir anda yıkıldı ve ardından asıl büyük depremle Sovyetler Birliği dağıldı..

İki kutuplu dünya sisteminin çöküşünü kimi ideolog ‘Tarihin Sonu’ olarak selamlarken, kimisi de kaosun habercisi ‘medeniyetler çatışması’ olarak tanımladı..

Kısa süren sarhoşluk döneminin aslında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla boşalan alanı Çin’in doldurmakta olduğu süreç olduğu anlaşılacaktı zaman içinde..

Mao sonrası devam eden sancılı dönem ve 1990’da dünya sahnesine çıkıp 30 yıl sonunda bugün artık her alanda ‘ben de varım’ diyen, teknolojide bilişimde uzay macerasında ABD ile yarışan hatta bazı alanlarda öne geçen Çin..

Soğuk savaş olarak nitelendirilen dönemi tanımlamak, iki kutuplu dünyanın egemen ideolojilerini anlamak nispeten kolaydı..

Kapitalizm ve sosyalizm..

Sağ ve sol..

Peki bugün yeni süper güç olarak sahneye çıkan ve her gün konumunu biraz daha pekiştiren Çin’i nasıl tanımlayacağız?

Komünist Parti tarafından yönetilen bir Halk Cumhuriyeti söz konusu olduğuna göre ilk bakışta yanıtı basit bir soru bu..

Ama ezber bozan bir durumla karşı karşıyayız..

Devasa ülkeyi  parti çatısı altında oligarşik bir kadro yönetirken, ekonomik sistem bu yapının kurallarını koyduğu yer yer diktatoryal dozu aşırı biçimde hissedilen devletçi bir kapitalizm söz konusu..

Piyasa serbest ama insanların temel hak ve özgürlükleri partiyi oluşturan dar kadronun kontrolü altında..

Soğuk savaş döneminin iki kutbundan birinde yer alan Sovyetler çizgisinden farklı olarak Çin ideoloji ihraç etmiyor..

Evet Vietnam, Kamboçya gibi Çin’ den ilham alanlar, Kuzey Kore gibi gölgesine sığınanlar var ama Çin bugün dünyayı çok farklı dinamiklerle etkisi altına alan bir modeli geliştirip, uygulamakta…

Çin bugün dünyanın en büyük dış ticaret fazlası veren ülkesi..

Son dönemde refahın artmasıyla ülke ithalat hacmini arttırsa da, yıllar boyu ihracat sayesinde trilyonlarca dolarlık rezerve sahip..*

Dünyanın pandemi nedeniyle içine kapandığı 2020’de bile Çin 535 milyar dolar dış ticaret fazlası verdi..

Çin bu rezervleri  yoğun nüfusuna istihdam sağlamak, istihdam sayesinde üretilen malları dünyanın her yanına ulaştırıp pazarlamak, daha da önemlisi üretim için gerekli olan her türlü maddeyi de bulunduğu bölgelerden tedarik edip getirecek ağları kurmak için kullanıyor..

ABD’den tüm AB ülkelerine, Rusya’dan İran’a, Endonezya’dan Pakistan’a, Somali’den Sudan’a, Nijer’den Nijerya’ya..

Açılacak tünel, yapılacak yol, satılacak liman, çıkarılacak maden neredeyse devletten devlete, şirketten şirkete ilişki kurup borç para verip işe koyuluyor..

Gittiği ülkenin rejiminden çok koyduğu paranın faiziyle geri alınıp alınmayacağına bakıyor..

Zor durumda kalmış, çalacak fazla kapı bulamayan ülkelere öylesine maddeler içeren sözleşmeler dayatıyor ki, elini kaptıran bir zaman sonra kolunu kurtarma derdine düşüyor..

Bu konuda çarpıcı son örnek Balkanlardaki kendisi küçük ama konumu itibariyle hayli stratejik Karadağ’ da yaşananlar..

Çin’li bir şirketin üstlendiği otoyol ihalesi ve ödemeleri aksatınca AB’den yardım isteyen Karadağ’ın başına gelenler, dünyanın tanışmaya başladığı yeni model sömürünün de ibretlik öyküsü aslında..

Karadağ’ın bir milyar dolarlık borç nedeniyle girdiği kriz sonraki makale konusu olsun..

17.05.2021

Abdullah AYAN

*Dünya Bankası kaynaklı Çin ihracat/ithalat verileri (milyar dolar):

 ihracatithalat
199049          38,5
1995132        120
2000253        224
2005773        649
20101655     1432
20152362     2003
20192641     2476