21 Temmuz 2023 Cuma
Geçmiş zaman yazıları; Ocak 2005 arşivimden… (Liman İçin Düğün Değil, Düşünme Zamanıdır...)
Diyalektik Nedir ? Diyalektik Materyalizm Nedir ?
YALIN ÜRETİM, SÜREÇ İYİLEŞTİRMELERİ SAĞLAYARAK VERİMLİLİĞİ ARTTIRIR
Allah Gültak’a Yardım Etsin…
İyiyiz herhalde..!
İlgili olabilecek okurlarım ve öykü, şiir, roman, oyun yazarları, ressamlar, heykeltraşlar, plastik sanatçılarımız ve bestecilerimiz için, konusu Silifke Cennet- Cehennem obruklarında geçen Typhon Efsanesi hakkında yazmadan önce – bu ve bundan sonraki yazımda, bazı kitaplar ve internet kaynaklarından derlediğim bir giriş yazısı olarak – kısa bir mitolojik ön bilgi vermek istiyorum.
Bu bilgiler olmadan sadece öyküyü anlatmak, konunun derinliğine inmek için yeterli olmayacaktır diye düşünüyorum. Ancak hemen altını çizmeliyim ki bu bir akademik yazı değil, bir derleme yazısıdır. Bazı eksiklikler ve hatalar olabilir. Mitoloji bir gayya kuyusu, bir lâbirent. Özel bir uzmanlık gerektiriyor. Bir giren çıkamıyor. Yolunu bulamıyor. Yazım bir akademisyen tarafından okunur ve gerekli görülebilecek yönlendirmeler ve düzeltmeler yapılırsa müteşekkir olurum.
Bu arada konuya bu denli ilgi duymayan-duymayacak okurlarımdan da özür dilemek isterim. Yazılarım bir köşe yazısı olmanın sınırlarını aştı. Konu biraz dağınık ve kafa karıştırıcı. Ama okurlarımın – yazılarımı sabırla sonuna kadar okuyabilirlerse eğer – antik mitolojiyi ilginç bulacaklarını, ören yerlerimiz hakkında yöre insanımızın bilinçleneceğini düşünüyorum. Hele bir de bu yazı sonunda sanat eserleri, roman-öyküler ve müzik yapıtları ortaya çıkarsa, bu bilinçlenme ulusal ve uluslararası camiada da yankı bulacak ve Kilikya’nın (Çukurova) tanıtımına büyük katkı sağlayacaktır.
Antik Yunan mitolojisindeki bir çok tanrı, tanrıça, kahraman, yaratık ve efsaneler ünlü ressam ve ressam ve heykeltıraşlara, filmlere, bestelere, opera ve bale eserlerine konu olmuştur. Umarım bu sunum yazısı, benim yöremizden önereceğim mitolojik öykü üzerinde çalışmayı düşünen yazar, şair, ressam, heykeltıraşlarımız ve diğer plastik sanatçılarımıza, bestecilerimize bir rehber olur.
Antik Yunan Mitolojisinde Kâinatın ve Dünyanın yaradılış efsanesi biraz karmaşık bir konudur. Muhtelif öykülemeler vardır. Ancak genellikle Homeros’un İlyada ve Odyseus’u ve Hesiodos’un “Theogania” eseri ana kaynak olarak alınmaktadır. Sonraki Roma dönemi yazarlarında ise değişik anlatım ve yorumlara rastlanmaktadır.
Başlangıçta Khaos (boşluk-hiçlik) vardır.
Boşluktan ilk beş ölümsüz tanrı ortaya çıkar.
GAİA: Toprak Ana, Ana Tanrıça.
TARTAROS: Yeraltı dünyasının en derin, en karanlık bölgesini yönetir.
EROS: Eşsiz güzelliği pek çok ölümsüz tanrının yaratılışına esin kaynağı olan Aşk, Seks ve Şehvetin Tanrısı(Bazı geç kaynaklarda Ares ile Afrodit’in oğlu olarak anılır).
NYKS: Gece Tanrıçası, Tartaros’ta yaşar.
EREBOS: Karanlığın Tanrısı.
Sonradan iki kardeş, Erebos ve Nyks’in birleşmesinden Aether(Işık) ve Hemera (Gün) doğmuştur. Nyks ve Erebos gecenin karanlığını dünya üzerine çekerlerdi. Hemera ise günün ağarmasını sağlar ve Aether’in ışığının dünyayı kaplamasını sağlardı.
***
URANOS: Gaia, her yönden kendisini sararak, ölümsüz varlıklara bir barınak sağlaması için – eşi olmadan – Uranos’u (Gökyüzü Baba) doğurdu Aynı zamanda Ourea (Dağlar) ile Pontos‘u (Deniz) doğurdu.
***
Gaia Uranos ile birleşti. İkisi,çocuklarıyla birlikte Yunan tanrılarının en yaşlı kuşağı oldular
Gaia ile Uranos’un birleşmesinden iki batında doğan ölümsüz oğulları üçüzdüler.
Kottos (Öfke), Briareus (Güç) ve Gyes (Dehşet).
Brontes (Gök Gürültüsü), Steropes (Parıltı) ve Arges (Şimşek).
Bu altı çocuğun iğrenç görüntülerinden tiksinen ve korkunç güçlerinden korkan Uranos onları alıp annesinin bağrının derinliklerindeki Tartaros’a fırlattı. Böylece iktidarını sürdürmek-pekiştirmek-garantiye almak istedi.
İktidar artık sonsuza dek onundu!
Çocuklarına yaptıklarından ötürü Gaia, Uranos’a çok kızdı. Onu cezalandırmak için uygun zamanı kolladı.
Gaia ile Uranos‘un diğer ölümsüz çocukları altısı erkek, altısı kız olan on iki Titan’dı,
Okeanos: İlk Titan, dünyayı saran ırmağın (okyanus) tanrısı Okenos idi. Kardeşi Thetis’le ilişkisinden 3000 su perisi (Okeanidler) doğmuştur. En bilindik çocukları Metis, Amphitrite, Eurynome, Styks ve Klymore’dir.
Koios: Akıl – Kehanet Titanı. Kız kardeşi olan Zekâ Titan’ı Phoebe‘dan kızları Leto ve Asteria doğmuştur. Leto, Zeus’la birleşmiş ve Artemis ve Apollon‘u doğurmuştur.
Hyperion: Işığın Titanı. Theia’dan olma Helios (Güneş Tanrısı), Selene (Ay Tanrıçası) ve Eos’un (Şafak Tanrıçası) babası. Helios her gün okyanustan kanatlı dört adet atın çektiği arabasıyla çıkarak güneşi dolaştırırdı. Eos ise Helios’un önünden göğe yükselir onun yolunu açardı
Iapetos: Ölümlülük, yara ve yaşam süresi.
Kronos: Titanların en küçüğü idi. Zamana hükmederdi.
Thetis: Yeraltı suları tanrısı. Okeanos’tan olma 3000 Su Perisinin (Okeanidler) annesi.
Themis: Adalet ve Düzen Tanrıçası. Annesi Gaia gibi kehanet tanrıçasıydı. Bilicilik tapınağı Delphoi’de ikamet ederdi.
Theia:(Euryphaessa): Parlaklık ve değerli taşlar. Hyperion’dan olma Helios, Selene ve Eos’un annesi.
Phoebe: Ay ve Kehanet Tanrıçası. Koios’tan olma Leto ve Asteria’nın annesi.
Kriyus: Savaş ve Barış.
Rhea: Cinsel bereket ve anneliği simgeler, dağlık bölgelere hükmederdi.
***
Başlangıçta yalnız ölümsüz tanrılar vardır. Uranos var olan her şeyi yönetir. Sonradan insanlar evreni yaratılır.
***
Titanlar da kendi aralarında çiftleşerek soyu büyüttüler. Aşağıdaki iki Titan ikinci kuşağın, “Titan Tanrılar” soyunun ebeveynleri oldular.
KRONOS: Titanların en küçüğü. Zamana hükmederdi. Kız kardeşi Rhea ile evlendi.
RHEA: Kronos’un kız kardeşi ve karısı.
***
Kronos ve Rhea’nın birleşmesinden üçüncü nesildeki ilk altı Grek tanrısı, Hestia, Poseidon, Hades, Hera, Demeter ve Zeus doğdu.
***
Evlatları Üçüz Devler ve Üçüz Kyklopları Tartaros’a hapsettiği için Uranos’a karşı intikam hisleri ile dolu olan Gaia, on ikiTitan oğullarına giderek babalarını cezalandırmaları için yardım istedi. Ancak babalarından çok korkan Titanlar annelerinin isteğini geri çevirdiler. Biri hariç: Karakter bakımından babasına benzeyen en küçük Titan Kronos, annesinin bu isteğine olumlu yanıt verdi.
Gaia, çakmaktaşından bir orak yaptı ve Kronos’a verdi. Ne yapması gerektiğini söyledi.
Uranos, gece vakti deniz kenarında karısı Gaia’nın yanına gitti. Kardeşi Titan Hyperion’un Theia’dan olma oğlu Helios, güneş arabasını gök kubbeden sürüp dinlenmeye geçmiş, yine Theia’dan olma kızı Selene ise ay ışığını uyuyan Uranos’un üstüne tutuyordu.
İntikam anı gelmişti. Kronos saklandığı yerden çıkarak taş-orakla babasını hadım etti. Testislerinden kopan parçaları denize attı.
Uranos’un ölümsüz gövdesinden kopan parçalar denize battı ve çevrelerini beyaz bir köpük sardı. Zamanla bunlardan, “köpükten doğmuş tanrıça” olarak anılan, Güzellik ve Aşk Tanrıçası Afrodit doğdu.
Gaia, Uranos’un toprağa akan kanından kara giysili üç kızkardeş Erinyeleri – (Furialar – Öfke, Hiddet) doğurdu. Bu ölümsüz öç tanrıçaları (Megaera-Nefret / Tisiphone-İntikam / Alekto-Amansız) tanrılara karşı işlenen suçların acımasız yargıçları ve cezalandırıcılarıydılar. Sonradan evrendeki düzenin ve doğa yasalarının bekçileri, “Adalet tanrıçaları” olarak adlandırıldılar.
Toprak Ana Gaia, aynı kandan kısaca “Gigantlar – Devler” diye bilinen başka bir grup iğrenç varlık doğurdu. Kıllı kafaları ve yüzleri, ejderhanınkilere benzeyen ayaklarıyla korkunçtular. Parlak zırhlarını kuşanıp, uzun mızraklarını ellerine aldıklarında yenilmez görünüyorlardı. Tanrılar onları öldüremezdi, ancak bir ölümlü hayatlarına son verebilirdi.
Böylece Kronos, annesi Gaia ile anlaşıp babası Uranos’u devirerek onun yerine Gökyüzü Tanrısı ve Titanların Efendisi oldu.
Rhea da annesi Gaia gibi Ana Tanrıça “Yeryüzü Tanrıçası” oldu.
***
Kronos, babası gibi Yüz Kollular ile Kykloplar’dan korktu ve Gaia’ya verdiği sözü tutmayarak kardeşlerini Tartaros’ta bıraktı.
Gaia hayal kırıklığına uğradı. Güvendiği dağlara kar yağmıştı. Çocuklarını kurtarmak için başka bir fırsat kolladı.
***
Gaia Kehanet tanrıçasıydı ve Kronos‘a tıpkı babası gibi, oğullarından birinin de onu devireceğini haber verdi.
Kronos çocuğu olmazsa iktidarının sonsuza dek sürebileceğini düşündü. Bir süre sonra ilk çocukları Hestia doğdu. Rhea gururla kızını babasına gösterdiğinde Kronos bebeğin kız mı erkek mi olduğuna bakmadan çocuğu yuttu!
***
Kronos ile Rhea‘nın dört çocuğu daha oldu: Demeter, Hera, Hades, Poseidon. Hepsi de Kronos’un midesini boyladı.
Rhea isyanları oynamaktaydı ama elinden bir şey gelmiyordu. Altıncı çocuğunu doğuracakken annesi Gaia’dan yardım istedi.
“Uranos Yüz Kollularla Kyklopları senden çaldı, Tartaros’a hapsetti. Kronos babasını devirince onları serbest bırakacağına söz verdi, sözünü tutmadı. Onları Tartaros’ta bıraktı. Şimdi de iktidarını sürdürmek için benim çocuklarımı yutuyor. Ne yapmalıyım? Bu çocuğumu da yutmasını nasıl engelleyebilirim?” diye akıl danıştı.
Gaia, Rhea’ya; “nasıl daha önce Kronos babasını tahtından indirmişse, onun da oğlu tarafından indirilmesinin kaderi olduğunu; doğacak son çocuğunun kaderinde babasına, erkek kardeşlerine, kendi çocuklarına karşı tutumu nedeniyle Kronos’tan öç almak olduğunu” söyledi.
Gaia, Rhea’ya doğum zamanı Girit’e giderek, İda dağında bir mağarada çocuğunu doğurmasını öğütledi. Çocuğun beşiğini bir ağaca asmasını, böylece onu yerde, havada ve denizde arayacak olan Kronos’un onu bulmasını engelleyeceğini bildirdi. Doğumdan sonra bir kaya parçasını kundaklayarak Kronos’a yeni doğan çocukmuş gibi götürmesini söyledi.
Rhea denileni yaptı. Zeus’u Girit’teki bir mağarada doğurdu. Anneanne Gaiaçocuğun yanında kaldı ve onu korudu. Yazılı olmayan kaynaklara göre, Keçi Peri (Nymph) Amaltheia onu sütü ile besledi (sonradan Zeus onu Oğlak Takım Yıldızı’na ‘Capricorn’ dönüştürür). Rhea’nın dansçı rahipleri Kuretalar her seferinde bebeğin ağlama seslerini ve bağrışlarını bastırmak için mızraklarını tunç kalkanlarına vurarak beşiğin altında gürültüyle yürüdüler.
Rhea, doğumdan hemen sonra kundakladığı kaya parçasını Kronos’a götürdü. Kronoskayayı çocuk sanarak yuttu. Kendi kendine, “artık sonsuza dek egemen olacağım, kehaneti yendim, kaderi alt ettim” diye düşündü.
Rhea’nın ise artık tek bir amacı vardı. Oğlu Zeus’u bir gün Kronos’un tahtında otururken görmek.
***
Yıllar geçti. Zeus büyüdü, güçlü, kuvvetli, yakışıklı bir genç oldu.
Bir gün Rhea,susayan Kronos’a lezzetli bir içki verdi. İçkiyi çok beğenen Kronos bir daha istedi. O anda içeriye Zeus girdi ve ona ikinci kupayı sundu. Gelenin kim olduğunu bilmeden, sorgulamadan içkiyi içti.
Birden midesinde bir yanma, ağrı ve bulantı hissetti. Kusmaya başladı. Önce en son yuttuğu kayayı kustu, sonra da artık tümü yetişkin olan Poseidon, Hades, Hera, Demeter ve Hestia midesinden dışarı çıktılar.
Rhea, “Kaderin karşında, Kronos!“ diye bağırdı. “Bu genç senin oğlun Zeus!”
***
“Her kim beni devirerek yerime geçmek istiyorsa benimle savaşmalı. Diğer bütün Titanlarla da!” diye kükredi Kronos.
Öyle de oldu. Zeus ve kardeşleri ile Titanların arasında geçen savaşa Titanlardan sadece üçü, Okeanos, Thetis ve Themis katılmadılar.
Zeus, kız kardeşleri ve erkek kardeşleri, Kronos ve Titanlara karşı on yıl savaştılar. Savaş bitmedi, kazananı olmadı. Taa ki Zeus, Tartaros’ta hapsedilmiş kardeşleri, Yüz Kollu Devler ve Tek Gözlü Kyklopları bir yolunu bulup serbest bırakana kadar…
Özgürlüklerine kavuşan Yüz Kollular ve Kykloplar, Zeus’un yanında yer almayı kabul ettiler.
Kykloplar zanaat erbabıydılar. Zeus, Poseidon ve Hades’e üç armağan verdiler.
* Zeus’a, düşmana karşı yenilmez bir silah, yıldırım şeklinde gök gürültüsüyle şimşek;
* Poseidon’a, dünyayı sarsıp denizde dalgalar meydana getirmek için üç dilli bir mızrak;
* Hades’e ise görünmezlik miğferi.
Amansız savaş tekrar başladı. Hepsi ölümsüz varlıklar olduklarından, kimse ölmüyordu. Sonunda Yüz Kollular, Titanları dünyanın altına, karanlık ve kasvetli Tartaros’a sürdüler, zincirlediler.
Zeus, Yüz Kolluları Titanların başına bekçi dikti. Sonsuza dek Titanların gardiyanı oldular.
Savaş bitmişti.
Artık Zeus Gökyüzü’nün Tanrısı idi.
Kardeşlerinden Poseidon, Denizlerin Tanrısı oldu.
Hades ise Yer Altı Tanrısı oldu.
Zeus Olympos dağında yaşamaya başlayıp buradan evreni ve dünyayı yönetti.
Artık yeni hanedan “Olimposlu Tanrılar” işbaşındaydı.
Devamı gelecek yazımızda…
İhsan TOKSÖZ
Yazarımızın diğer yazıları: