Şerife Arıcı Yıldız

Şerife Arıcı Yıldız

09 Aralık 2021 Perşembe

Mersin Mitingi’nde sadece kalabalık değil, umut vardı…

Mersin Mitingi’nde sadece kalabalık değil, umut vardı…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

4 Aralık Mersin Mitingi düzenlendiği yerden topladığı kalabalığa kadar günlerdir Mersin’in de Türkiye’nin de gündemi oldu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun mitingden 7-8 gün kadar önce MYK toplantısı çıkışında halkın erken seçim istediğini, bunu duyurmak için mitinglere başlayacaklarını, ilk mitingi Mersin’de yapacaklarını ilan etmesi, gerek CHP tabanında, gerekse ülke siyasetinde bir heyecan yarattı.
Miting alanı olarak Valiliğin  CHP’nin  Cumhuriyet Meydanı talebini reddetmesi ile başlayan meydan tartışmaları mitingi ülkenin gündemine oturttu. 
Son günlerde TL’nin değerinin tüm para birimleri karşısında hızlı düşüşünün piyasalarda yarattığı kaos, peşpeşe gelen zamlar karşısında halkın satın alma gücündeki dramatik düşüş ülkedeki diğer sorunların üstüne gelince,    ülke yangın yerine döndü ve halk artık peşine düşeceği bir kurtarıcı arıyordu. 

Kemal Kılıçdaroğlu’nun iktidarın tüm kışkırtmalarına rağmen izlediği yapıcı siyaset, Millet İttifakı’nı toparlayıcı liderliği, bürokratlara yaptığı uyarı, Merkez Bankası ziyareti ve mitingden bir gün önce yaptığı TÜİK ziyareti gibi gündem belirleyen hareketler, onu bu kurtarıcı rolüne oturttu. 

CHP Mitinge  Mersin İl örgütünün yanı sıra, Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan salıcı, STK’lardan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Çevre Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç’un yer aldığı geniş bir heyetle hazırlandı. 

Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen milletvekilleri, örgütle birlikte ilçe ilçe  Mersin STK’larını, hemşeri derneklerini, Mersin sokaklarını dolaşarak Mersinlileri mitinge davet etti.

İçinde bulunduğum bu davet heyeti, esnafın emeklinin, asgari ücretlinin, öğrencinin işsizin derdini dinledi, milletin sesine katılması için mitinge davet etti.
Mitingin adı da ‘Milletin Sesi’ydi’ ve çok doğru bir seçimdi.

Davetlilerin çoğu mitinge geleceğini söylüyor, çoğunluğu esnaf gelemeyecek olansa ” gönlümüz sizinle, artık canımıza tak etti, bunları göndereceğiz” diyordu. 
Gerçekten bu tepkiler 4 Aralık’daki miting alanına yansıdı. Umut Meydanı adı verilen, eski Tevfik Sırrı Gür Stadyumu yanındaki alana halk akın akın geldi. Daha saat 12: 00’da, yani miting saatinden bir saat önce alan tamamen doldu. Sonra gelenler Müftü köprüsünün üstünü doldurdu ve Silifke Caddesinin doğu ve batı yönüne taştı. 

CHP, bir gün önce şehit gelen kentteki hassasiyete çok duyarlı bir biçimde mitingi yönetti.  İlçelerden konvoy şeklindeki gelişler, her türlü sesli yayın tezahürat iptal edildi.  Genel Başkan Kılıçdaroğlu kente girdiği gibi doğruca şehit ailesini ziyaret edip, taziyede bulundu.  Miting alanında miting öncesi hiç bir müzik ve yayın yapılmadı.

Miting tam zamanında başladı.
Ancak bugüne kadar alışılmadık biçimde mitingde önce halktan insanlar konuştu. Bir çiftçi, bir emekli, bir atanamamış öğretmen, bir de iki üniversiteden mezun, işsiz dört kadın ve bir esnaf erkek olmak üzere beş kişi temsil ettikleri kesimin feryadını dile getirdi önce. Bu alışılmamış konsept ” Milletin sesi” adına çok uygun düştü mitingin.

Sonrasında Kılıçdaroğlu coşkulu bir biçimde selamladı kalabalığı ve Türkiye’yi.
Umutsuzluğa gerek yok, bu ülkede AKP iktidarının yarattığı sorunları biz çözeceğiz dedi.
Tayyip istifa sloganların cevaben “onu biz edeple, seçimle göndereceğiz” dedi. 
Konuşmasıyla umut ve güven bıraktı meydana.

Dinleyiciler arasında civar kentlerden gelenlerin yanı sıra, Adana, Hatay, İzmir Büyükşehir  Belediye Başkanları, CHP Grup Başkan Vekilleri, Türkiye’nin bir çok ilinden gelen milletvekilleri, MYK Üyelerinin hemen hepsi, İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, Gençlik Kolu Genel Başkanı, birçok il ve ilçe Belediye Başkanı, diğer siyasi partilerin örgüt Başkanları ve STK Başkanları vardı. 

Miting sonrasında mitinge katılan sayısı konusunda bir çok spekülasyon yapıldı. 
Mersin Valiliği katılım sayısını 21.500 olarak açıkladı. CHP’li yetkililer ise 100 binli rakamlar telaffuz ettiler. 
Sayılar bir yana, miting Mersin’de görülmemiş biçimde kalabalık bir mitingi ama, bu özelliğinin dışında, hatta daha önemlisi, Türkiye’nin bu günlerde çok ihtiyacı olan bir olguyu, umudu yeşerten  bir miting oldu. 
Yoksulluğun, işsizliğin, borçluluğun, çaresizliğin içinde bunalan Türkiye bu mitingde umut buldu. 

Kılıçdaroğlu 4 Aralık Mersin Mitingi ile, Millet’e umut, Millet İttifakına iktidar ışığını yaktı…

Şerife Arıcı Yıldız

Yazarımızın diğer yazıları;


Devamını Oku

Halkın gözünden düşen, seçim sistemi değişikliğine sarılır…

Halkın gözünden düşen, seçim sistemi değişikliğine sarılır…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

19 Yıllık iktidarının ilk iki döneminde Ecevit Hükümetinin ve AB uyum sürecinin ekmeğini yiyen AKP,  sonrasındaki dönemde ülkenin varlıklarını, kaynaklarını, hukuku, demokrasiyi hoyratça yok ederken, artık inanılırlığını, güvenirliğini de tüketti.

Halkın refahı, her geçen gün yoksulluk sınırından da öte sefalet sınırına düşerken, bugün iktidar ortakları Meclis’te Cumhurbaşkanı’nın maaşını 100.000,00 TL üzerine yükseltti.

Yüzbinlerce Üniversite öğrencisi, yurt yokluğu nedeniyle kaydını dondurup evine dönmek zorunda kalırken, Okluk koyuna üçüncü (yazlık) saray yaptıran Cumhurbaşkanının bir de yüzen saray satın aldığı haberleri ortada dolaşıyor.

Saray ve çevresi israf ve safahatın sınırlarını zorlarken, ülkede her geçen gün artan işsizliği, yoksulluğu inkâr ediyor.

Dış borç 750 milyar doları bulmuşken, Biden’le baş başa görüşen Cumhurbaşkanı, F 35 projesinden vazgeçen Amerika’nın gönlünü yapmak için 1.4 milyar doları Amerika’nın hangarlarda çürüyen eski teknoloji F16’ları için ödemeyi tereddütsüz vaat edebiliyor.

Üniversiteyi bitirip, ataması yapılmayan öğretmenler, evine ekmek götürmeyen babalar intihar ederken, saray ve çevresinin uçuyoruz yalanları artık halkın gözüne, kulağına batıyor.

Derdini dillendiren işçiyi, çiftçiyi, öğrenciyi azarlayan Cumhurbaşkanı, en son kendisinin ve partisinin oylarını ana muhalefet partisi ve onun Cumhurbaşkanı muhtemel adayların altında gösteren kamuoyu araştırma şirketlerine üst perdeden ayar vermeye çalışırken, bir yandan da hükümetin küçük ortağı ile iktidardan düşüşünü önleyebilecek bir seçim sistemi arayışında.

İktidarını tartışmalı seçim sonuçları ile kazanan, tartışmalı referandum sonuçları ile ülkedeki rejimi değiştiren, 20 Temmuz hukuk darbesi ile hukuku ve demokrasiyi askıya alan, demokrasiyi seçim sandığına indirgeyen AKP, artık sandıktan bile umudunu kesmiş durumda.

Şimdilik ortağı ile sadece baraj oranı konusunda anlaşabilen AKP, kendisine kazandıracak yeni bir bir sistem için zaman kazanmak adına, Mecliste seçim yasası değişikliği gündemini bütçe görüşmelerinin arkasına atarak 2022’ye öteledi.

Ancak her gün yapılan akaryakıt zamları, TÜİK’in inkar ettiği çarşı pazar enflasyonu, yakıcı işsizlik, döviz ve altının önlenemez yükselişi sadece hükümete değil ülkeye de kaybettiriyor.

Türkiye’nin artık bu hükümeti de bu sistemi de taşıyacak mecali kalmadı.

Ekonomi de halk da entübe durumda. Halk acil ve adil bir erken seçim istiyor ve halkını her gün yoksullaştırırken kendisi Karunlaşan bu AKP iktidarından kurtulmak…

Şerife Arıcı Yıldız

Yazarımızın diğer yazıları


Devamını Oku

Salya | Şerife Arıcı Yıldız yazdı

Salya | Şerife Arıcı Yıldız yazdı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

*

Türkiye son günlerde iki şokun etkisinde.
Sedat Peker videoları AKP iktidarının karanlık ve kirli ilişkilerini, devletin ve hükümetin yasa dışı menfaat sarmalını ortaya dökerek gündem oluştururken, Marmara denizindeki salya ( müsilaj) da, ülkedeki kirliliğin biyolojik bir tezahürünün korkutucu zirvesini göz önüne serdi.


Peş peşe gelen bu biri sosyolojik ve siyasi, diğeri biyolojik patlama bir tesadüf değil.
Ülkeyi ve devleti fütursuzca kirleten ve tüketen bir yönetim anlayışının kaçınılmaz sonucu.
Gelin bu iki olay arasındaki benzerliği irdeleyelim.

Son yıllarda giderek artan bir şekilde kıyılarımızda görülen ve halk arasında deniz salyası veya müsilaj olarak adlandırılan görüntülerin ortaya çıkış nedeni; tek hücreli mikroorganizmalar olan alglerin ortamdaki karbon, azot ve fosfor gibi inorganik maddeleri besin maddesi olarak kullanarak aşırı üremesi ve koloniler oluşturmasıdır.

Peki algler neden aşırı miktarda çoğalırlar? Bunun başlıca sebebi kirliliktir. Kirliliğin kaynağı ise; içinde bol miktarda besin elementi olan azot, fosfor taşıyan evsel atık sular ve tarımsal faaliyetlerde kullanılan gübrelerdir. Bizim kirlilik olarak adlandırdığımız maddeler, bu tek hücreli canlılar için besin kaynağıdır. Ortamda besin bol olunca da algler aşırı miktarda çoğalırlar ve türlerine göre de suları yeşile, kahverengine, beyaza veya pembemsi renge boyarlar ve ortamdaki oksijeni tüketerek biyolojik çeşitliliğin azalmasına veya tamamen yok olmasına sebep olurlar.

Özet olarak; bazen yanlış olarak ifade edildiği gibi bu bir doğal olay değil, insan kaynaklı bir çevre sorunudur.

Bu fizyolojik olay, şu anda devlet içinde çöreklenen taikattan mafyaya men faat örgütlerinin devleti ele geçiren iktidarın aşırı kirlenmişliğinin bir sonucu olan Sedat Peker’ in ifşa ettiği siyaset ve Yönetim yapısı ile birebir benzemiyor mu?

İktidarın içerisindeki sadece devletten yemeye odaklı örgütlerle gayrı meşru ilişkileri, rant yaratmaya, dağıtmaya yönelik, hukuk, ahlak vicdan barındırmayan tasarrufları ve bu tasarruflardan beslenen menfaat örgütlerinin büyüyerek, siyaseti, ekonomiyi ve son olarak devleti tıkaması çürütmesi siyasi bir müsilaj değil se ne?

AKP ülkeyi ” yönetirken” bırakın geleceği, yarını umursamayan sorumsuzluk içerisinde ülkeyi ve devleti kirletmek sözcüğü az kalır lağıma dönüştürdü.
Bu kirlilik suç örgütlerini, mafya yı, tarikatların besleyip büyütürken, devleti çökertti.
Sonunda lağım patladı ve Sedat Peker olayı ve Marmaradaki müsilaj AKP iktidarının eş zamanlı salyasıdır.

Türkiye bu kirliliği daha fazla taşıyamıyor.
Her ne kadar inkar etmeye çalışsa da iktidarın kendisi bile.

AKP bu kirliliğin içine o kadar batmış ki, ondan bu Durumdan kurtuluş adına bir adım beklemek mümkün değil. Tersine yine hukuk ve yargı sistemi ile oynayarak adalet önüne çıkmaktan kurtulmaya çalışıyor.

Ne yaparsa yapsın nafile.
Artık ne kadar çamurlaşsa da bu ülkenin midesi, AKP ve yarattığı kirliliği kaldırmıyor.
Marmaradaki müsilaj ve Sedat Peker videoları kusma öncesi salyadır.

Türkiye yaklaşan seçimlerde midesini temizleyecek ve sağlıklı, yaşananabilir bir ülke, demokrat hukuk devletini kurmak için yeni bir başlangıç yapacak…

Şerife Arıcı Yıldız


Yazarımızın diğer yazıları


Devamını Oku

Ayağına Taş Değmesin Başkan…

Ayağına Taş Değmesin Başkan…
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Akdeniz’deki balıkçının ağını, yaylada ki Yörüklerin göçünü düşünen Başkan…

Türkiye’de merkezi yönetim, özellikle Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde çok hızlı bir biçimde merkezileşip halkın gündeminden uzaklaşırken 31 Mart’ta göreve gelen CHP’li Belediye Başkanları, özellikle de Büyükşehir Belediye Başkanları halka dokunuşlarıyla efsaneleşiyor.

Mersin, büyükşehirler içerisinde coğrafyası, demografik yapısı, barındırdığı ekonomik faaliyetleri, inançsal ve kültürel çeşitliliği ile çok özellikli bir kent.

Mersin kent merkezinde sıfırdan başlar rakım, Toroslar, Erdemli, Mut’un Karaman sınırlarında 2000 metreyi aşar.

Kentte yerli Yörükler, İç Anadolu, Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu göçmenlerinden, Suriye göçmenlerine kadar zengin çeşitlilikte etnik ve kültürel unsurlar yer alıyor.

Ekonomi, tarım, ticaret, sanayi, turizm gibi farklı alanların birlikteliğinden oluşuyor.

Doğal yapısında denizden, ovadan, Toros dağlarına uzanan bir çeşitlilik var.

Hal böyle olunca 2.000.000 nüfusla yönetilmesi zor bir kent.

Ama Başkan Vahap Seçer için zor değil.

Çünkü Vahap Başkan kent yönetiminin içine sevgisini katıyor.

Tarlada çiftçinin, yolda işçinin, evde yaşlının, sahilde balıkçının, yaylada Yörüğün yanında.

Onu; onca işin projenin yanında, haftanın birkaç günü sokakta halkın arasında görebiliyorsunuz.

Bazen yaralı bir kuşun kanadını bazen bir çocuğun başını, bazen bir ağacın yaprağını okşuyor elleri.

Aslında kentini okşuyor Vahap Seçer şefkatle.

Hemşehrilerinin derdiyle dertleniyor, sevinciyle neşeleniyor.

Akdeniz’deki balıkçının ağından o gün ne çıkacağını da, Torosların yaylalarına göçen Yörüğün yolculuğunu da düşünüyor Başkan.

Dün ve bugünlerde göçe koyulacak Yörük aşiretlerine göç azığı gönderdi mesela.

“Yolunuz açık olsun, her türlü darınızda yanınızdayım” dedi.

Öncesinde yaylaların yolunu açmıştı ayaklarına taş değmesin diye.

İşte bir kenti sevgiyle yönetmek böyle bir şey.

Kentini, insanını, doğasını, tarihini, kültürünü sevince yönetimi de sevgiyle olur.

Vahap Başkan’ınki gibi…

Senin de yolun açık olsun Vahap Başkan.

Senin de ayağına taş değmesin… 12.05.2021

Şerife Arıcı Yıldız

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.