SURİYELİ SAVAŞ MAĞDURLARI…

SURİYELİ SAVAŞ MAĞDURLARI…

ABONE OL
Eylül 10, 2022 11:11
SURİYELİ SAVAŞ MAĞDURLARI…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ortadoğu devletlerinin ilkel ve çağdışı yönetim anlayışlarının yaratmış olduğu boşluğu dolduran güçlü ve sömürücü devletlerin yarattığı savaşlar kıyım, zulüm, baskı, göç ve çaresizliği beraberinde getiriyor.

Savaş alanları, ganimet paylaşımından kaynaklanan, şana, şöhrete doymayan egemenlerin çıkar arenalarıdır. Yönetenler savaştırır, yönetilenler ise, bu insanlık suçunun mağdurları olarak, acı, sızı, yok oluş ve göçle karşı karşıya kalırlar.

Ortadoğu sarmalında demokratik olmayan ülkeler, başta Amerika olmak üzere egemen devletler tarafından sömürülerek ve iç kargaşa yaratılarak insanlığın, adaletin, vicdanın, ahlakın yok edildiği süreci yaşarlar.

Bu acımasız devletler demokrasi havarisi geçinirler ama, halkları birbirine kırdırmak için, Taliban, El kaide, IŞİD gibi paravan katiller kullanarak insanların kafasını keserek, kutsal mabetleri bombalayarak bir arada yaşamanın koşullarını yok ederler.

Ve bu senaryo kurgulanarak ve olgunlaştırılarak hayata geçirilir.

Suriye Devleti, kendi içinde etnik ve mezhepsel farklılıkları demokratik bir yönetme anlayışıyla geliştirip, yaşamı buna göre şekillendireceği yerde, bu sömürücü devletlerin oyununa gelerek iç savaşın hazırlayıcısı oldu.

Savaşın acımasız ve can yakıcı korkusuyla göç eden Suriyeli vatandaşlar ise, kendilerini komşu ülkelere sığınmakla kurtarmaya çalıştılar. Başta Mersin olmak üzere, birçok ilimiz yoğun göçle birlikte hazırlıksız yakalandı.

Evet, Bu haksız ve hukuksuz savaşla yaratılan göçlerle birlikte yanan evler, fabrikalar, işyerleri birçok vatandaşı mağdur etti ve birçok sınır ülkesine olduğu gibi Türkiye’ye de sığındılar.

Bu felaketler, bu acımasız, belirsiz savaşlar, dünyada herkesin başına gelebilecek olaylardır. İster zengin olsun ister fakir, savaş insanlık kimliğini zamanla yok eder. Aileleri parçalar, kişiliğini zayıflatır. Yaşamla mücadelesini bir hiç olarak sürdürmesine yol açar.

Türkiye ye sığınan Suriyeli göçmenler son günlerde bazı saldırılara maruz kalıyorlar. Bazı odalar basın açıklamalarıyla bu savaş mağdurlarının işyeri açıp yaşamlarını idame etlerine karşı çıkmakla birlikte, bazı vicdansız ve duyarsız kesim ise huzurumuz kaçtı, neden geldiler, gibi insanlıktan, ahlaktan, hoşgörüden yoksun bir yaklaşım içindeler.

Bu insanlar eczacı, doktor, mühendis, iş insanı, zengin, fakir olarak yaşamlarını sürdürüyorlardı. Savaş belası, bu insanları buralarda ellerini açacak duruma getirdi.

Allah kimseyi bu acılarla bu zulümle, bu göçle karşı karşıya getirmesin.

Bu insanlar mağdur, bu insanlar aç, bu insanlar savaştan kaçmış ve çaresiz insanlar. Bu çaresizlik içinde elbette sahiplenilmediği zaman yanlış yapma durumları da söz konusu olabilir. Savaş mağduru göçmenleri disipline edecek, yaşamlarını daha iyi koşullarda sürdürecek ortamların yaratılması gerekir.

Yoksa ırkçılık yaparak, işsizliği, kira artışlarını, uyum sağlayamamalarını bahane ederek saldırmak, aşağılamak, gitsinler demek insani bir yaklaşım değildir.

Bizde aynı konumda olabilirdik. İnsanların yaşadığı yerler yaşanabilir bir ortamdaysa, neden evini terk etsin. Neden ilkel beyinlerin ırkçı saldırılarıyla karşılaşsın. Kim bu duruma düşmek ister.

Nerede insanlık… Nerede vicdan… Nerede ahlak.

Bu sığınmacılar sonuçta birer insan. İnsanlık kimliğinden uzaklaşanların saldırıları, Antep’te, Maraş’ta, Adana da yaşandı. Ama bu demokrasi kenti dediğimiz Mersinde, buna hiç kimse izin vermemeli.

Farklılıkların bir arada barış ve huzur içinde yaşadığı bu kentte yaşayan yurttaşların, bu savaş mağdurlarını dışlamanın, aşağılamanın, birilerine inat ederek kargaşa yaratmanın ötesinde, insanlık kimliğini ön plana çıkararak kardeş aileler anlayışını geliştirerek sahip çıkmalılar.

Mağdura saldırmak, dışlamak, protesto etmek insani bir duygu değildir. Bu insani olmayan duygunun Mersinde işlemeyeceğine inanıyorum. Tüm sivil toplum örgütleri bir araya gelerek bu tür saldırıları kınayarak Mersinin farkındalığını tüm Türkiye’ye, tüm Dünyaya göstermelidirler.

Bu savaş mağduru insanlar işyeri açarak belki üç beş esnafın işini de etkilemiş olabilirler. Ancak unutulmamalıdır ki, yaklaşık 170 -180 bine yakın Suriyeli göçmen kendi yaşamlarını idame etmek için bir harcamada yapmaktadırlar.

Ticarette biraz hareketlilik gözüküyorsa bu gerçeği de göz ardı edemeyiz.

Bu savaş mağdurlarının yarattığı göç olayını bir zenginlik olarak görüp onların da normal yaşamlarını sürdürmeleri için bir takım geçici yasal düzenlemelerin yapılması, kent yaşamına uyumlarının sağlanması, eğitim, sağlık, barınma gibi ihtiyaçlarının giderilmesi insani bir görev ve anlayış olmalıdır.

Bu insani görev; asimilasyonla, entegrasyonla, uyumla değil; Toplumsal kabulle sağlanabilir

Göç eden insanları, savaş mağdurlarını, köyü yakılanları, çocukların masumiyetini, kadınların çaresizliğini, çocukları karşısında boynu bükük babaları anlamak toplumsal kabulün gereğidir.

Bunun ötesinde bir anlayışın bu topluma, bu dünyaya verebileceği hiçbir şey yoktur.

Kin, nefret, ırkçılık ve cahil kişiliğinden başka!

18 TEMMUZ 2014

BEDRETTİN GÜNDEŞ

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

rk
rk

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.