01 Nisan 2024 Pazartesi
Geçmiş zaman yazıları; Ocak 2005 arşivimden… (Liman İçin Düğün Değil, Düşünme Zamanıdır...)
Diyalektik Nedir ? Diyalektik Materyalizm Nedir ?
YALIN ÜRETİM, SÜREÇ İYİLEŞTİRMELERİ SAĞLAYARAK VERİMLİLİĞİ ARTTIRIR
Allah Gültak’a Yardım Etsin…
İyiyiz herhalde..!
Türkiye yeni bir sürece evriliyor.
Mersin ise, yeniden yeni bir sayfa açıyor.
Lafı uzatmaya gerek yok. Mersin Vahap Seçer’le yeni bir tarih yazdı.
Bu yüksek orandaki başarının arkasında büyük bir emek var. Alın teri, dürüstlük, kararlılık var.
Adaletli yaklaşımla eşitlikçi bir hizmet anlayışı var.
Her türlü kara propaganda ve ağır ithamlara rağmen, vakur duruşunu hiç bozmayan işin mimarı Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer var.
Durmadan çalıştı ve çalıştırdı. Kendine ayak uyduramayanları için başında ayıkladı.
Hiç kimsenin düşüncesine müdahale etmedi. Yıkıcı ve ihanet içinde olmayanlarla kol kola girerek umudun, heyecanın, hizmetin anahtarı oldu. Yeni dönemde de ayak uyduramayanlar elbette bir kenara bırakılacak. Halkı seven, hizmeti seven, namuslu ve dürüst liyakatli kadrolarla yola devam edilecek.
Ne belediye çalışanları arasında ne de halkta hiçbir ayırım yapmadı.
Ayrımcılık yapmadığı gibi, geleceği kurgulayarak, huzur ve ilerlemenin modelini sundu.
Mersin gülen insanlar şehri oldu. Tüm bunlar kendiliğinden olmadı tabi. Yeniceden Anamur’a kadar karış karış gezdi. Sorunları yerinde tespit etti ve gereği için tüm birimleri harekete geçirdi.
Sevgi cömertliği, erdemli duruşu, ahlak değerleri vurgusu çok yakıştı Vahap Seçer’e.
Gereksizlerin sataşmaları, kıskançlıkları, yalan dolanları hiç etkilemedi Vahap Seçer’i. Onlara zaman ayıracak vakti bile olmadı. Çünkü Vahap Seçer yıllardır ihmal edilen bu güzel şehrinin her noktasının hizmete ihtiyacının olduğu bilinciyle hareket etti.
Ne ekersen onu biçersin. Bu bilimsel ve manevi hayatımızın en somut örneğidir.
Vahap Seçer; liyakati, ufku, heyecanıyla yeni bir sayfa açtı Mersin’de.
Vahap Seçer; deneyim, irade ve öngörüleriyle her kesimim sevgisini aldı, saygısını kazandı.
Sadece Büyükşehir değil, İlçe belediyelerinin kazanılmasına da güç verdi. Estirdiği rüzgârla; Anamur, Silifke, Aydıncık, Tarsus, Mezitli, Yenişehir ve en önemlisi de Toroslar ’da artık CHP’de. Müthiş bir başarı ve güven endeksi yarattı Vahap Seçer.
Balkon konuşmasını Özgecan meydanında yaptı. Yine birlik, beraberlik, eşit hizmet vurgusunu yaptı. Her konuşmasında yükselen coşkulu alkış seslerini fazlasıyla hak etti Vahap Seçer.
Vahap Seçer çok yakıştı Mersin’e. Mersin’de çok sevdi Vahap Seçer’i.
Bu söylemler öylesine dizilen methiyeler değil, yaşamın pratiğinde filizlenen ve her tarafı saran gerçeklerdir.
Sevgi ekti, alın teri döktü, zaman harcadı, durmadan çalıştı. Toplumun huzuru için, bazen ailesini bile ihmal etti Vahap Seçer.
Ama yeni bir Mersin yarattı. Gülen Mersin, özgürleşen Mersin, umutlanan Mersin…
Nasıl mı yaptı tüm bunları?
Dürüstlük, başarı ve liyakatiyle.
Dürüstlük, liyakat ve başarı, toplumda pozitif değişim ve ilerlemenin anahtarıdır. Bu değerler, toplumsal normların ve kurumların güçlenmesine ve gelişmesine katkı sağlar.
Dürüstlük, liyakat ve başarı, toplumsal adalet ve eşitlik için önemli bir temel oluşturur. Toplumda bu değerlere önem verilmesi, herkesin adil bir şekilde değerlendirilmesini ve fırsat eşitliğinin sağlanmasını destekler. Bu da toplumun daha adil, dengeli ve uyumlu bir yapıya sahip olmasına katkı sağlar
Ayrıca, liyakat ve başarı, toplumsal yenilikçiliği ve ilerlemeyi teşvik eder.
Sonuç olarak; dürüstlük, liyakat ve başarı, toplumsal yapıdaki karşılıklarıyla bir toplumun değerlerini, adaletini, refahını ve ilerlemesini şekillendirir.
Bu değerlerin toplumda yaygın olarak benimsenmesi, sağlıklı ve sürdürülebilir bir toplumsal yapı oluşturulmasına katkı sağlar.
İşte açılan bu yeni kapı, sağlıklı ve sürdürülebilir bir toplumsal yapının somut fotoğrafıdır.
İyi ki; Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı olmuşsun Vahap Seçer.
İyi ki; tüm engellemelere rağmen tekrar aday olarak, bu sağlıklı ve sürdürülebilir toplumsal yapıya kendinizi adamışsınız.
İyi ki; toplum sizi ve yarattığınız değerleri görmüş ve hakkınızı teslim ederek, sizi tekrar Türkiye’nin en başarılı belediye başkanı olarak seçmiş.
Evet, Türkiye’nin ve CHP’nin size çok ihtiyacı var Vahap Seçer.
İyiler her zaman kazanır. İyi olmayanların kazancı yapay ve geçicidir.
Mersin, sen çok güzelsin.
Mersin, sen Vahap Seçer’le çok daha alımlı ve güzelsin…
Yeni dönemde başarıların daha da artarak devam etsin ve yolun hep açık olsun Başkan Vahap Seçer…
BEDRETTİN GÜNDEŞ
6 Şubat Kahramanmaraş merkezli deprem felaketinin üzerinden bir yıl geçti. Yeterince alınmayan önlemler ve iklim değişikliğindeki veriler daha büyük acılarla karşılaşabileceğimizin işaretlerini veriyor.
İnsan, Çevre ve Bilim…
İnsanı korumak için çevreyi, çevreyi korumak içinde bilime sıkı sıkıya sarılmamız kaçınılmazdır.
Yeni dünya düzeninde çevre ve iklim değişikliklerinin insanlar üzerinde bir dizi olumlu ve olumsuz etkisi yaşanıyor. Bunlar, insan sağlığı, ekonomi, yaşam tarzı ve sosyal yapılar üzerinde farklı düzeylerde etkiler yaratıyor.
Teknolojik gelişmelerle birlikte dünyanın nasıl ve nereye evrileceği hakkında bilgiler daha da belirgin bir şekilde görülmeye başlandı.
Çevre ve iklim değişikliğiyle mücadele edebilmek ve insan yaşamını değerli kılmak için yenilenebilir enerji, geri dönüşüm ve sürdürülebilir teknolojilere ihtiyaç var.
Bu alanda zaman kaybetmeden akılcı ve rasyonel yasal düzenlemeler ve teşviklerle süreci hızlandırma mümkün olabilir.
Bu akılcı ve siyaset üstü yaklaşım ve uygulamalar, aynı zamanda yeşil iş fırsatlarının artmasına ve ekonomik büyümeye de katkı sağlayabilir.
İnsan ve doğa bilinci politikaların hayata geçirilmesi ile İklim değişikliği konusundaki farkındalık artabilir ve bu durum, toplumun çevre konusunda daha duyarlı olmasını teşvik edebilir.
Eğitim ve bilinçlendirme çabaları, yasal mevzuatın doğru işletilmesi durumunda, daha sürdürülebilir yaşam tarzlarına geçiş için insanları teşvik edebilir.
Temiz enerji kaynaklarının artması, hava kalitesinin iyileşmesine ve insan sağlığının korunmasına yönelik ciddi bir yol alınmasını sağlayacaktır.
İklim değişikliği, tarım alanlarını etkileyebilir ve su kaynaklarının azalmasına yol açabilir. Bu durum, gıda güvenliği ve su kaynaklarının azalmasıyla beraber beslenme ve içme suyu sorunlarına neden olabilir.
İklim değişikliği, bazı bölgelerdeki yaşanabilirlik koşullarını olumsuz etkileyerek göç hareketlerini artırabilir. Bu durum, göçmenlikle ilgili güvenlik, sosyal ve ekonomik sorunları tetikleyebilir, toplumsal dengeleri ve kaynakların kullanımını etkileyebilir.
Bu etkiler, çevre ve iklim değişikliğinin insanlar üzerindeki potansiyel etkilerinin bazılarıdır. Bu sebeple, sürdürülebilirlik ve iklim eylemi konularında uluslararası işbirliği ve önlemler alınması, bu olumsuz etkilerin azaltılmasına yardımcı olabilir.
Bu bilinç ve duyarlılık artık hem yönetenlerde hem de yönetilenlerde doğru bir şekilde anlaşılması ve içselleştirilmesi zorunluluk halini almıştır.
Aynı yer kürede aynı yıldızların altında yaşıyor ve aynı atmosferde nefes alıyoruz.
Kirletilmiş dünya artık herkesi olumsuz etkileyebiliyor. İşte bu gerçeğin herkes tarafından bilinmesi ve yaşanabilir bir dünya yaratmanın çabası verilmelidir.
Dünyaya yön veren üst sermaye de bu bilinçte olmalı ve etkin gücünü insan ve çevre odaklı olumlu gelişmelere dönüştürmelidir. Tehlike hepimiz için aynıdır. Afetler insan arasında ayırım gözetmez. Nereden ve ne zaman geleceği de belli olmaz.
Bu nedenle daha duyarlı ve geleceği düşünmek en doğru olanıdır. İklim değişikliği konusunda artan farkındalık, insanların daha sürdürülebilir yaşam tarzları benimsemesine ve çevre dostu alışkanlıklar edinmesine de yardımcı olabilir.
Bu olumlu alışkanlıklar bizi daha konforlu ve yaşanabilir sürece taşıyabilir.
Geri dönüşümde de, su ve enerji tasarrufu gibi pratikler, toplumda genel bir bilinçlenme sağlayarak çevresel etkileri azaltabilir.
Bunu önemini ve insan değerini hiçe sayarsak birçok problemi de yaşayabiliriz. İklim değişikliği, şiddetli hava olaylarını ve doğal felaketleri artırabilir. Bu durum, depremler, seller, kuraklık, orman yangınları, kasırgalar gibi olayların sıklığını ve şiddetini artırarak altyapıya, ekonomiye ve insan sağlığına zarar verebilir.
Bu durum, göçmenlik kaynaklı sosyal, ekonomik ve politik sorunların artmasına yol açabilir. Bu da toplumlar arasında gerilim ve kaynakların paylaşımı konusunda sorunlar doğurabilir.
Bu etkiler, çevre ve iklim değişikliğinin insanlar üzerindeki çeşitli yollarla etkilediği alanları temsil etmektedir. Çevresel sürdürülebilirlik ve iklim değişikliğiyle mücadele, ulusal ve uluslararası düzeyde politika ve eylemlerle desteklenmelidir. Bu sayede olumsuz etkilerin azaltılması ve gelecek nesillere daha sağlıklı bir dünya bırakılması amaçlanabilir.
Bilim insanları, sera gazı emisyonlarının kontrol altına alınmaması durumunda, sıcaklık artışının devam edebileceğini ve iklimde daha fazla değişiklik yaşanabileceğini belirtiyor. Bu durum, daha sık ve şiddetli doğal afetlere, kuraklıklara, sel ve fırtınalara yol açabilir.
6 Şubat Kahramanmaraş merkezli can yakıcı bir felaket yaşadık. Bir yılın sonunda alınan önlemler çok yetersiz olduğu görülmektedir. Geleceği kurgulayan projelerin istenilen düzeyde yürümediğini de maalesef görmekteyiz.
Önlem almazsak çok daha acı afetlerle karşılaşacağımız bilim insanlarınca da sık sık vurgulanmaktadır.
Su, ormanlar, tarım arazileri gibi doğal kaynakların sürdürülebilir şekilde kullanılması ve korunması giderek daha büyük bir önem kazanabilir. Su kaynaklarının yönetimi, ormansızlaşmanın önlenmesi ve biyoçeşitliliğin korunması gibi konular, gelecekte daha fazla vurgu yapılması gereken alanlar olabilir.
İklim Adaleti ve Uluslararası İşbirliği: Gelecekte, iklim adaleti ve uluslararası işbirliği daha büyük bir önem taşıyabilir. Farklı ülkelerin ve toplulukların iklim değişikliğiyle mücadelede ortak hareket etmesi, küresel sorunlara küresel çözümler bulunmasına yardımcı olabilir.
Gelecekte bizi bekleyen bu senaryolar, şu an alınan önlemler ve politikalarla şekillenecektir. İklim değişikliğiyle mücadele etmek, çevre dostu politikalar benimsemek, sürdürülebilirlik ilkesini yaygınlaştırmak ve bilinçli bir şekilde kaynakları kullanmak, daha iyi bir gelecek için önemli adımlardır.
Uluslararası işbirliği ve bireysel çabalarla, olumlu bir değişim ve daha sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek mümkün olabilir.
Yoksa hiç var olmamış gibi yok olup gideceğiz. Var olmak için, gelecek nesillere olumlu izler bırakarak ayrılmak en doğru olanıdır.
Artık 6 Şubatlardan ders alma zamanı değil mi?
Bedrettin Gündeş / Sosyolog – Yazar
Demokrasi ve insan hakları; bir toplumun temel taşlarıdır. Herhangi bir ülkede bu değerlerin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi önemlidir.
Türkiye gibi çeşitli tarihî, kültürel ve siyasal dinamiklere sahip bir ülkede demokrasi ve insan haklarıyla ilgili süreçler, karmaşık olmakla beraber, kesintilerle büyük problemleri de beraberinde getirmiştir.
Ekonomideki istikrarsızlık, toplumdaki güvensizlik, yoksulluk, kişisel çıkarların öne çıkması gibi gelişmeler; demokrasi denen insanca yaşam biçiminin istenilen düzeyde uygulanmayışından kaynaklanmaktadır.
Cumhuriyet’in, yani halkın kendi kendini idare etmesi tek başına yeterli olmadığı görüldü. Cumhuriyet’in mutlaka demokrasiyle olgunlaşması ve güçlenmesi, yaşamın öznesi olmuştur. Ekonomiyle demokrasiyi bir bütün olarak görmek ve yol haritasını bu doğrultuda biçimlendirmek; demokrasiyle eş zamanlı kalkınmayı da sağlayacağı göz ardı edilmemelidir.
Türkiye, tarih boyunca demokrasi ve insan hakları konularında çeşitli zorluklarla karşılaşmış ve hala istenilen düzeyde bir demokratik yaşam biçimini sosyal alana yansıtamamıştır.
İnsan hakları ve demokrasi, toplumsal gelişim ve istikrar için kritik öneme sahip olmakla birlikte, ülkede bu alanlarda bazı sorunlar hala devam etmekte ve insan hayatının önemi ve değeri anlaşılmış görülmemektedir.
Kayıt dışı ekonomi; görgüsüz, haksız zenginliklerin çoğalmasını yarattığı gibi, toplumda büyük kopuşları beraberinde getirdiği de görülmektedir. Yazılı, görsel ve sosyal medyanın da buna zemin hazırladığı, toplumu erdemsiz arayışlara sürüklediği de ortadadır.
Demokrasiyle bağdaşmayan toplumsal süreç ise, her alanda kendini hissettirmektedir.
Bu demokrasi dışı uygulamalar arasında; ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, gelir adaletsizliği, aksayan adalet sistemi, azınlıkların hakları, haksız kazanç, çevresel faktörler gibi konular öne çıkmaktadır.
Türkiye’de ifade özgürlüğü konusu önemli bir tartışma konusudur. Gazeteciler, yazarlar ve aktivistlerin tutuklanması veya sansürlenmesi gibi durumlar, basın özgürlüğünün kısıtlandığına dair endişelere yol açmaktadır.
Her ideoloji, her düşünce kendi medyasını yaratmış ve evrensel değerlerden uzaklaşılmıştır. Medya kuruluşlarının belirli bir siyasi görüşe bağlı olması veya sansürle karşı karşıya kalması, demokratik bir ortamın gelişmesini zorlaştırmaktadır. Özgürleşemeyen basın, rant, şantaj, algı yaratma, saplantı, yalan içerikli yayınlarla halkın doğru haber alma özgürlüğünü kısıtlamaktadır.
Hukukun üstünlüğü ve bağımsız bir yargı sistemi, demokrasinin temel taşlarından biridir.
Ancak Türkiye’de yargı bağımsızlığı konusunda endişeler bulunmaktadır. Bazı durumlarda siyasi etkilerin yargıya müdahalesi veya adaletin tarafsızlığı konusunda tartışmalar yaşanmaktadır.
Çünkü Adalet; vicdanın temiz havayla arınmış sadeliğidir.
Adalet; asaletten gelir. Dik duruşu, hak verişi, ses duyuşu vardır. Adalet; herkesin mutlaka ihtiyaç duyduğu en büyük sığınma evidir.
Adalet; sevgiyle yücelir, saygıyla anılır, itibarla güçlenir. Adalet; ancak saplantılardan, vesayetlerden uzaklaştıkça saygınlığını koruyabilir.
Yargı; toplumun sığınacağı sıcak, güvenilir bir sıcak yuvadır. Yargı vicdan muhasebesinin en hassas tutulduğu yüce bir değer ve hak verici kutsal bir iradedir.
Azınlıkların hakları, demokratik bir toplumun olmazsa olmazıdır. Kültürel, dini veya etnik azınlıkların hakları konusunda ilerlemeler yapılmalıdır.
Ayrıca, gençler, kadınlar ve farklı sosyal kesimlerin katılımını teşvik etmek, toplumsal yapıyı güçlendirebilir ve demokrasiyi pekiştirebilir.
Demokrasinin özünde; farklılıkların bir arada birlikte yaşayabileceği ve renklenerek harmanlanacağı yaşam biçiminin, yol göstericiliği ve koruyuculuğu vardır.
Farklı siyasi görüşlere sahip kesimler arasında diyalog ve uzlaşma önemlidir. Toplumun farklı kesimleri arasında yapıcı bir iletişim ve uzlaşma kültürünün geliştirilmesi, demokratik süreçleri güçlendirebilir.
Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları konularında ilerleme kaydetmesi için bir dizi adım atılabilir.
İfade özgürlüğünü güvence altına almak ve basın özgürlüğünü desteklemek her demokrat anlayış ve yaklaşımın açık ifadesidir. Evrensel değerleri kutsayan yasal düzenlemeler yapmak ve uygulamak demokratik yaşamın vazgeçilmezidir.
Yargı sisteminin bağımsızlığını sağlamak için reformlar gerçekleştirmek ve sürdürülebilir kılmak, Türkiye’nin en önemli konularından biridir.
Azınlıkların haklarını güçlendirmek ve toplumsal katılımı teşvik etmek için politikalar geliştirmek, uluslararası itibar ve saygınlık açısından önemli olduğu bilinmektedir.
Bu konuda asimilasyon, entegrasyon, uyum gibi insan haklarına aykırı uygulamaların yerine, toplumsal kabulü hayata geçirecek bakış açılarını ve uygulamalarını benimsemek, demokrat olmanın da kıstasıdır.
Toplumun farklı kesimleri arasında diyalog ve uzlaşmayı teşvik eden platformlar oluşturmak ve geliştirmek ilerlemenin mihenk becerileridir. Bu iletişim, uzlaşı, tolerans ve pozitif yaklaşım, hak ve adaletli uygulamaları hayatın her alanına taşır.
Dünyadaki bütün problemlerin ana kaynağı insanların birbirini anlayamamasıdır. İnsanlar; iletişim, yönetişim, tolerans gibi pozitif yaklaşımları yukarıdan aşağıya taşıdıkları zaman, birlikte hayatı kurgulamanın ve yaşamın konforunu arttırmanın mutluluğunu yaşayabilirler.
Demokrasi ve insan hakları, bir ülkenin sadece siyasi süreçleri değil, aynı zamanda toplumsal yapısını da şekillendirir.
Bu nedenle, Türkiye gibi bir ülkede demokratik değerlerin güçlendirilmesi, uzun vadeli ve kapsamlı bir çaba gerektirir.
Bu çabalar, toplumun farklı kesimlerinin katılımıyla, adil, özgür ve demokratik bir yapı oluşturulmasına yardımcı olabilir.
Hepimiz aynı gezegende, aynı yıldızların altında, aynı atmosferden nefes alan bireyleriz. İnsanca yaşamak yerine, öylesine hayatı kirletmek ve hiç var olmamış gibi yok olup gitmek niye…
Artık görülüyor ki; dünyayı ideolojiler, dinler, partiler ve kişiler değil, İyiler kurtaracak.
Evet; toplumsal düşünen, evrensel değerlerle olgunlaşmış iyi insanların çoğalmasıyla, dünya rahata kavuşabilir.
BEDRETTİN GÜNDEŞ
SOSYOLOG / YAZAR
Mersin, Türkiye’nin Akdeniz kıyısında stratejik bir konuma sahip olan önemli bir şehridir.
Tarihi boyunca limanı, tarım ve ticaret potansiyeli ile dikkat çekmiştir.
Denizi, 321 km’lik sahili, sırtını dayadığı zengin Toros dağları ve yaylaları, limanı, her türlü farklılık gösteren kültürlerin harmanlandığı gizemli bir şehirdir Mersin…
Aynı zamanda tüm bu özellikleriyle, Türkiye’nin ekonomik ve ticari anlamda da önemli bir şehridir Mersin.
Mersin ekonomisi, tarım, ticaret, lojistik ve turizm gibi sektörler üzerine odaklanmış ve yoluna devam etmektedir. Tarımsal üretimde narenciye öne çıkmaktadır.
Ayrıca, Mersin Limanı’nın stratejik konumu, ticaretin canlılığını artırarak bölge ekonomisine katkıda bulunmaktadır. Lojistik sektöründe de önemli bir merkez olan Mersin, uluslararası ticaretin ana noktalarının başında gelmektedir.
Yeni hava limanının yeni yılda devreye girmesiyle; Mersin Çukurova’nın merkezi ve dünyaya açılan kapısı olmakla birlikte, bu potansiyelin iyi değerlendirilmesi durumunda, dünyanın önemli ticaret merkezlerinden biri olacağı da bilinmektedir.
Yeni kargo havalimanı; hem yolcu taşımacılığında hem de kargo bağlamında tarım ve ticarette büyümeye doğru yol alacağı da görülmektedir.
Yeni hava limanıyla birlikte, İhracat beklentisi rekor düzeyde artacaktır. Tarıma dayalı sanayinin gelişmesi ve yatırımlar arttıkça, istihdam yaratılacak, kalkınma daha da belirgin bir şekilde toplumsal huzur ve ilerlemeyi beraberinde getirecektir.
Mersin’in toplumsal yapısında da; çeşitli kültürel etkileşimlerin yanı sıra göç, tarım ve ticaretin etkileri belirgin bir şekilde görülmektedir. Şehir, farklı etnik ve kültürel grupların bir arada barış içinde yaşadığı bir toplumsal yapıya sahip. Bu farklılıklar zaman içinde bir zenginliğe dönüşmüş ve bir arada birlikte yaşama iradesi hâkim kılınmıştır. Mersin farklılıklarıyla adeta bir Türkiye minyatürü konumundadır. Farklılıkların zenginlik olduğu gerçeği Mersin örneğinde adeta hayat bulmuştur.
Mersin bir demokrasi şehri, huzur şehri, sevdalara yelken açmış özgürlük şehri sıcaklığındadır.
Ne var ki, tüm bunlara rağmen; Mersin altyapı, eğitim, sağlık gibi alanlarda merkezi hükümetten istenilen desteği tam olarak alamamıştır.
Yıllardır konuşulan, tartışılan Ana konteyner Limanı konusu netleşmemiş ve akıbeti belli değildir.
Çeşmeli – Taşucu arası otoban bağlantısı bir türlü hayata geçmemiştir.
Mersin – Tarsus D 400 Devlet karayolu bir türlü başlamamış ve kentin girişi adeta kasaba havasından çıkarılamamıştır.
Pamukluk barajı bitirilmesine rağmen, DSİ tarafından arıtma ve isale hatları tamamlanarak Büyükşehir sular idaresine devri yapılamamıştır.
Kazanlı turizm bölgesinde yaşanan problemler giderilmemiş ve yatırımlara başlanamamıştır.
Şehrin en önemli sorunlarından biri olarak duran çarpık kentleşme ve bu çöküntü alanlarda yaşanan problemlerdir. İstenilen düzeyde ve devlet desteğiyle halkı esas alan bir Kentsel Dönüşü/Yenileme süreci başlatılamamıştır.
Milli Emlak İl Müdürlüğü, şehrin göbeğindeki Millet bahçesi, Atatürk Parkı ve Adnan Menderes Bulvarındaki Kültür parkını Büyükşehir Belediyesine devrini hala yapmamaktadır.
Evet; bu konularda yatırım programları hazırlanırken, Mersin’in gelişimine katkı sunacak stratejik yatırımların ivedilikle çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Yatırımların artırılması ile iş olanaklarının genişletilmesi ve toplumun refah düzeyinin yükseltilmesini sağlanacağı göz ardı edilmemelidir.
Evet; Mersin gelecekte tarım, ticaret, turizm ve lojistik gibi sektörlerdeki potansiyelini artırarak ekonomik büyümeyi sürdürmeyi hedeflemektedir. Bu bağlamda; altyapı iyileştirmeleri, eğitim ve sağlık hizmetlerinde yatırımların ivedilikle ele alınması, kentsel dönüşümde sosyal devlet mantığıyla projelerin geliştirilmesi, istihdamın artırılması ve girişimcilik desteklerinin sağlanması gibi adımlar beklentiler arasındadır.
Özellikle Mersin ana konteyner limanının Doğu Akdeniz’e kaydırılma girişimleri, Mersinde büyük bir hayal kırıklığı yaratmaktadır. Mersin artık bir liman kentidir. Bu tüm Mersin’de yaşayan vatandaşların umudu, heyecanı ve geleceğini üzerinde inşa etmeye çalıştığı hayalidir.
Mersin bu bağlamda; zengin tarım potansiyeli, stratejik konumu ve ticaretin merkezi olma özellikleriyle Türkiye’nin önemli şehirlerinden biridir. Mersin için, ekonomik ve toplumsal yapısını güçlendirme çabalarıyla birlikte, gelecekte daha sürdürülebilir bir kalkınma ve refah seviyesi hedeflenmektedir. Bu hedeflere ulaşmak için, kamu ve özel sektör işbirliğiyle çeşitli alanlarda yatırımların ve gelişmelerin devam etmesi gerekmektedir.
Kamu ve özel sektör birlikteliği için, temeli sağlam atılmış kapsayıcı bir KENT LOBİSİ ’ne ihtiyaç vardır. Bu lobi Başta Valilik ve Büyükşehir olmak özere, Mersin Milletvekilleri, ekonomik ve sosyal problemlere kafa yoran STK’ların içinde olduğu bir yapı olarak birlikte yol almalıdır.
Ortak payda Mersin ve kalkınması olmalıdır. Ortak payda bir arada huzur içinde, demokratik değerleri koruyarak, birbirini anlayarak yol yürüme olmalıdır. İktidar ve muhalefet milletvekilleri konuların üzerine birlikte gitmeli ve ortak kararlarını birlikte hayata geçirmeliler.
Mersin’in potansiyelini maksimum düzeye çıkarmak için sürdürülebilir kalkınma stratejileri hazırlanmalıdır.
Eğitim ve sağlık hizmetlerindeki iyileştirmeler ve ekonomik çeşitlilik gibi konularda yapılan çalışmalar, şehrin gelecekteki büyümesine ve gelişmesine katkı sağlayabilir.
Tek sorun saplantılardan arınarak, Mersin şehrinin değerleri üzerinde, ileriye doğru yol almanın heyecanını yaşamaktır.
Bedrettin GÜNDEŞ
Sosyolog / Yazar
Gazze’de savaş, Ukrayna’da savaş…
Yıkım, ölüm ve acı. Hepsi de insanın bitmeyen hırs ve ihtiraslarının dışa vurumu.
Savaş ortamını yaratmak, haklılığını öne sürerek savaşı savunmak, ganimet elde etmek için savaş ortamını yaratmak amasız, fakatsız bir insanlık suçudur.
Kimden gelirse gelsin şiddeti savunmak, terörü savunmak, savaşı savunmak da amasız, fakatsız insanlık suçudur.
Gazze’de, Ruanda’da, Ukrayna’da, Vietnam’da, Halepçe’de ve dünyanın birçok yerinde katliamlar yaratan ahlaksız korkak liderler, hırsını aklının önüne almış vicdansız yönetenler, ganimet uğruna alan kapmaya çalışan güçlü devletlerin oyun kurucuları ve ortakları, hep birlikte insanlık suçu işlemektedirler.
Fillerin savaşında ezilen çimleri korumanın yolu; insanlık kimliğinden uzaklaşmış ruhsuz ahlak yoksunlarına karşı, iyi ruhların etkili bir güç birliğine ihtiyaç var.
Irkçılık temelinde gelişen milliyetçilik ve şovenizmin ne derece kötü bir ruh hali olduğu, yaşanan savaşlar ve gösterilen amaçsız tepkilerle de kendini gösteriyor.
Hele Arap topluluklarının sinmiş, umursamaz, cehalet kokan suskunlukları ise ayrı bir trajedi.
Kafeleri, restoranları basıp insanları rahatsız etmeden, düşman üretimi deyip ve para verip sokağa dökme cehaletine bulaşmadan, herkes kendi alanında birliktelik oluşturarak, savaşın insanlık suçu olduğunu yüksek sesle dile getirebilmeli.
Bu ses spor alanında, sanat ve müzik alanında, bilim alanında, medya ve sosyal yaşamın her alanında dile getirilebilir.
Dünyanın iyiye doğru gitmediği konusunda herkes hemfikir.
Ama bu kötü gidişata dur diyebilecek temiz yüreklerin azımsanmayacak kadar güçlü olduğu da bilinmektedir.
Bu güçlü temiz yürekler; dünyayı ideolojilerin, dinlerin, partilerin, kişilerin kurtarmayacağına da inanıyorlar.
Sevginin, huzurun, insan yaşamına uygun konforlu ve onurlu yaşamın, çevre bilinci ekseninde kalkınmanın yolunu açacak olanların da; bu temiz yürekli iyi insanlar olacağı da unutulmamalıdır.
Bu umutlu bakış ve gayret; iyi insanların çoğalması ve yaşamın her alanında etkin ve yetkin duruma gelmesini de sağlamaktadır.
Bu etkinlik ve yetkinlik; sevginin gücünü, saygının erdemini, ahlakın değerini, ailenin önemini, empatinin insanlık kimliğini olgunlaştırma gücünü kullanabilen iyi insanların çoğalmasına bağlı.
Dünyadaki nimetler tüm insanlara yetecek kadar var.
Hırs ve ihtiraslarının esiri olmuş ruhsuzların ağırlaştırılmış cenderesi altında yokluk, yoksulluk ve acılar çoğalarak devam ediyor.
Ancak; iyi ve duyarlı insanların çoğalması, etkin ve yetkin olması ile dünya huzura kavuşabilir.
BEDRETTİN GÜNDEŞ