Avrupa’da üniversiteleşme oranı arttıkça kişi başına düşen gelir artıyor: Türkiye’de ise durum çok farklı!
  • Diyalektik Haber
  • Gündem
  • Avrupa’da üniversiteleşme oranı arttıkça kişi başına düşen gelir artıyor: Türkiye’de ise durum çok farklı!

Avrupa’da üniversiteleşme oranı arttıkça kişi başına düşen gelir artıyor: Türkiye’de ise durum çok farklı!

ABONE OL
Eylül 1, 2022 15:27
Avrupa’da üniversiteleşme oranı arttıkça kişi başına düşen gelir artıyor: Türkiye’de ise durum çok farklı!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Toplumsal gelişme ve kalkınma için ekonomik faaliyetlerin başarılı ve etkin bir şekilde gerçekleşmesi gerekmekte ve bunun için de gerekli alanlarda yetişmiş ve nitelikli insan sermayesi gerekmektedir. Ekonomik açıdan eğitimin en önemli fonksiyonu, nitelikli insan kaynağı sağlamasıdır. Bu sebeple ekonomi ve eğitim birbirlerini besleyen iki etkinlik alanıdır. Üniversitelerin; insan sermayesine olan katkısının yanında bölge ekonomisine yaptığı katkılar da önem teşkil etmektedir.

Her ile en az bir üniversite ya da her ilçeye en az bir yüksekokul yapma düşüncesi, ülkemizde üniversite sayısı 200’ü geçmiştir. Özel üniversite açmanın kolaylaştırılması, küçük illere, hatta ilçelere bile yeni üniversiteler açılmıştır. Her açılan üniversite, fakülte ya da yüksekokul, bulundukları bölgelere ekonomik canlılık getirmesi bu yöndeki talepleri ya da kulis çalışmalarını hızlandırmıştır. Üniversiteyi daha çok nitelikli insan kaynağı ve bilgi birikimin artmasına yönelik araçsallaştırma yerine, ne yazık ki; kentteki istihdam ve öğrenci harcamalarına dayalı rant odaklı görme şeklinde gerçekleşmiştir.

Türkiye Bilimler Akademisin 2020 yılı raporuna göre, Türkiye’de 2006 yıllına kadar eğitime yapılan yatırımın büyümeye olan katkısını net olarak söyleyebiliyorken daha sonraki dönemde “her ile üniversite” yaklaşımının beraberinde üniversitelerdeki niteliğin düşürdüğü sonucuna ulaşmıştır.

Türkiye’deki Üniversiteler ve Öğrenciler

Toplumsal gelişimin en önemli kaynaklarından biri olan üniversiteler, bilimsel araştırma yapmak, bilgi üretmek, kültür aktarmak, kamu ve özel sektörün ihtiyaç duyduğu nitekli işgücü yetiştirmek gibi temel amaçlara sahiptir. Ancak bir diğer yan da üniversitelerin, kurulduğu bölgelerde bölgesel kalkınmayı desteklemek gibi göz ardı edilemeyecek etkileri vardır. Ülkemizde uygulanan her ile bir üniversite politikasının amaçlarından birisi de bölgesel kalkınma olmuştur.

2002 yılında “her ile bir üniversite” politikası uygulamaya geçilmiştir. Daha öncesinde belirli kriterlere bağlı olan üniversite kurma uygulaması, bu dönemde eğitimin eğitimim ülke genelinde ulaşılabilir olması ve bölgesel gelir, gelişmişlik farklılıkların giderilmesi amacıyla, 2008 yılına kadar her ile en az bir üniversite kurulmuştur. Türkiye’de 2006 ve 2008 yılları arasında 41 ile ilk defa üniversite kurulmuştur. 2002 yılına kadar 79 yıllık cumhuriyet tarihinde 76 üniversite varken bu sayı 2010 yılında 156, 2020 yılında ise 207 ye ulaşmıştır. 2002 yılında hayata geçirilen politika ile beraber, 2020 yılına kadar geçen 18 yıllık süreçte 131 üniversite kurulmuştur. Ve bu 18 yıllık süreçte kurulan üniversite sayısı 1923-2002 arasındaki 79 yıllık dönemden, yaklaşık olarak %172 daha fazladır.

2020 yılında 207 üniversitenin 129’u devlet ve 78’i vakıf üniversitedir (YOK,2022). Üniversite sayısı ve kontenjanları sürekli artıyor ama aynı oranda öğretim elemanı veya araştırmacı sayısının artmaması kalitede kayıp olarak kendini gösterdiği söylenebilir. Hatta bu durum mevcut üniversitelerin kalitesini de olumsuz etkilemektedir.

Tablo 1. 1990-2020 Yılları Arası Türkiye’de Üniversite Sayıları

YılÜniversite Sayısı
198019
199029
200073
200276
2010156
2020*207

Kaynak: Günay ve Günay, 2011:7., YOK,2022

Türkiye ve Avrupa’da Öğrenci Sayıları

Avrupa’da üniversitelerde okuyan öğrenci sayısına bakıldığında Türkiye 8 milyona yaklaşan öğrencisiyle Avrupa’da ilk sırada yer almaktadır (Şekil 1). Türkiye’de 2019 yılı itibariyle bulunan öğrenci sayısı, 16 avrupa birliği ülkesininin nüfusundan daha fazladır. Türkiye’de hızla arttırılan üniversite sayıları ile birlikte üniversiteli öğrenci sayısı da hızla arttı. Türkiye’de 2014-2019 yılları arasında üniversiteli öğrenci sayısı yaklaşık %42 arttığı görülmektedir. Avrupa ülkelerinde Türkiye hariç son beş yılda artan üniversiteli öğrenci sayısı %4 olduğu görülmektedir. Son beş yılda Türkiye’deki üniversiteli öğrenci sayısı artışı ile Avrupa ülkelerin artışını karşılattırdığımızda, Türkiye Avrupa ülkelerinden 10 kattan daha fazla olduğu görülmektedir.

Avrupa Ülkelerinin Kişi Başına Düşen Milli Gelir İle Üniversiteli Mezunları Sayısı

Şekil 2. 2019 yılında Türkiye ve Avrupa ülkelerin kişi başına düşen milli geliri ile nüfusun içerisindeki üniversite mezunu oranını göstermektedir. Avrupa ve Türkiye’nin dahil olduğu ülkelerin toplam nüfusunun %4.25’inin üniversite mezunu olduğu görülmektedir. Türkiye bütün avrupa ülkeleri içerisinde nüfusun içerisindeki üniversite mezunu oranında %9.48 ile en yüksek orana sahiptir. Türkiye bir taraftan nüfusa oranla en yüksek üniversite mezunu oranına sahipken bir diğer taraftan da kişi başına düşen milli geliri, Bulgaristan ve Romanya’dan sonra en düşük ülke konumdadır.

Türkiye’de Üniversite ve Meslek Lisesi Mezunlarının Sayısının Yıllara Göre Değişimi

1960-2018 yılları arası üniversite (U) ve meslek lisesi (M) mezunlarının sayısı karşılaştırıldığında, 2001 yılına kadar meslek lisesi mezunlarının sayısı üniversite mezunlarının sayısından daha yüksektir. 2002 yılında ilk defa üniversite mezunu sayısı meslek lisesini geride bırakmıştır. 2002-2018 yılları arasında üniversite mezunu sayısı meslek lisesi mezun sayısını hızla geçmiştir.

Türkiye’de Üniversitelerde Yıllara Göre Akademik Personel ve Öğrenci Sayıları

Hızla artan üniversitelere paralel olarak üniversite öğrenci sayısındaki artış öğretim elamanı artışının çok üstünde olduğu görülmektedir. Akademik hayata yeni başlayan araştırmacılarda ise 2003 yılından sonra nitelik olarak da bozulma gözlenmiştir. Yeni girenlerin ortalama yayın kalitesi gerileme kaydetmiştir. Öğretim elemanı sayısına kıyasla daha fazla artan öğrenci sayısı, araştırmacılara binen ders yükünün çoğalmasına neden olduğu gibi, kaliteli eğitimin önünde de bir engel teşkil etmektedir (TUBA;2020:45).

Şekil 4’deki konumuyla Türkiye, üniversite öğrenci sayısının artışı kişi başına düşen geliri etkilemediği bir bölgeye doğru gitmektedir.

Türkiye’nin gereğinden fazla üniversiteleşmesinin kişi başına düşen milli gelire etkisinin ne derece düşük olduğunu bu tabloda net bir şekilde görebiliyoruz. Mevut üniversite öğrencilerinin TYT ve AYT barajın kalkması ile birlikte; Türkiye’nin daha da fazla Avrupa ülkelerinden ayrışacağını söyleyebiliriz. Eğer bu duruma müdahale olmazsa gelecekte birçok hayalet (öğrencisiz) yüksekokul ve üniversiteler ile karşılaşabiliriz.

2022 Yükseköğretim Kurumları Sınavı’ndan (YKS) itibaren ön lisans ve lisans programlarını tercihte 150 ve 180 olan TYT ve AYT baraj puanları uygulaması kaldırıldı. Alınan yeni kararlara göre SAY, SÖZ, EA ve DİL puan türlerinde sınav puanı hesaplanması için uygulanmakta olan TYT puan türünde 150 puan almış olma şartı ile yerleştirme puanlarının hesaplanmasında TYT puan türü için 150, SAY, SÖZ, EA ve DİL puan türleri için 180 olan sınav puanı barajı uygulamasından vazgeçildi.

Üniversitede aynı bölüme yerleşenler arasında ciddi puan farkları oluştu. Tıpta puan farkı 110 iken   iktisat,    işletme    ve    psikoloji    gibi    bölümlerde    350’nin    üstünde    oluştu.    Her ile en az bir üniversite politikasının ardından barajların da bu yıl YKS’de kalkmasının ardından üniversiteye girişte aynı bölümler arasında ciddi farklar oluştu.

Şekil 6. 2022 YKS Puanlarına Göre bazı Bölümlerde Oluşan Puan Farkları

Kaynak: https://www.birgun.net/haber/370-puan-farkla-ayni-bolumdeler-399817

Sonuç Yerine

Üniversiteyi daha çok nitelikli insan kaynağı ve bilgi birikimin artmasına yönelik görme yerine, kentteki istihdam ve öğrenci harcamalarına dayalı rant odaklı görme eğilimi hızla artıyor.

Türkiye Bilimler Akademisin raporuna göre de, Türkiye’de 2006 yıllına kadar eğitime yapılan yatırımın büyümeye olan katkısını net olarak söyleyebiliyorken daha sonraki dönemde “her ile üniversite” yaklaşımının beraberinde üniversitelerdeki niteliğin düşürdüğü sonucuna ulaşmıştır.

Her ile en az bir üniversite ve her ilçeye en az bir meslek yüksek okulu politikası: Üniversite ya da bilimsel görüşlerle değil de popülist ve rant odaklı siyasi yapılarla belirlenen politikalar sonucu, yüksek öğretim kurum sayısı ve öğrenci sayısı hızla arttı. Üniversiteli öğrenci sayısında (nüfusa oranla) Avrupa’yı bile ikiye katladık.

Bu yüzden de üniversite ve üniversite öğrenci sayısındaki nicel artış nitelik sorununu daha da ön plana çıkarmaktadır. Türkiye’de genç işsizler arasında en fazla işsiz olan kesim üniversite mezunları olmaktadır. Üniversiteli işsiz sayısı Türkiye ortalamasının üstünde gerçekleşmektedir.

Bir taraftan gereğinden fazla üniversite mezunu verirken diğer taraftan da meslek liselerinde yeterince kalifiye ara elaman yetiştirme sorunu ile karşı karşıya kaldık. Bir çok meslek alanında istenilen nitelikte ara elaman bulunamama sorunu da yaşanmaktadır.

İş bulan üniversite mezunlarının diğer önemli bir sorunu da kendi alanı ile ilgili gereğinden fazla mezun olduğu için çok düşük ücretlere çalışıyor olmaları. Bir çok üniversite mezunu, kendi alanı ile ilgili sınırlı bir emek talebi olduğundan alanı dışında çalışmak zorunda kalmaktadır.

Bu bence bir ülke için aynı zamanda büyük israf anlamına geliyor. Üniversitede milyonlarca öğrenciye eğitim verirken piyasada sınırlı karşılığı var ise bu ülke açısından çık ciddi bir israf iken diğer taraftan da genç ve dinamik nüfustan yeterince yararlanmamak anlamına geliyor.

Üniversiteyi bina yapmak ve diploma vermeye indirgememek lazım. Sonuç olarak; Yüksek Öğretim Politikalarının bir an önce masaya yatırılması gerekiyor. Bir ülkenin en stratejik sektörüdür eğitim. Bu sektör, popülist politikacılara ya da piyasaya bırakılamaz! Bırakırsanız işte; orta gelir tuzağında çıkamayan bir Türkiye görmeye devam edersiniz.

Prof. Dr. Erkan AKTAŞ

Not: Bu metin sayın Prof. Dr. Erkan AKTAŞ‘ın “Avrupa’da Üniversite Öğrenci Sayılarındaki Değişim ve Kişi Başına Düşen Gelir Arasında İlişkisi ile Türkiye’deki Yükseköğretim Eleştirisi” adlı makalesinden olduğu gibi alınmıştır.

Kaynaklar

Akçiğit, U., & Özcan-Tok, E. (2020). Türkiye bilim raporu. TÜBA Raporları, 43. EUROSTAT,2022. Eğitim İstatistikleri

Günay, D., & Günay, A. (2011). 1933’den Günümüze Türk Yükseköğretiminde Niceliksel Gelişmeler. Yükseköğretim ve Bilim Dergisi, (1), 1-22.

Kömüş. M, 2022. https://www.birgun.net/haber/370-puan-farkla-ayni-bolumdeler-399817

PATA, U. K. (2020). Türkiye’de Eğitim ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: Fourier Eşbütünleşme Testi. Uluslararası Ekonomi ve Yenilik Dergisi, 6(2), 175-190.

The World Bank (2019). Education statistic, www. worldbank.org.uis.unesco.org/country/TR TUBA,2020. Türkiye Bilimler Akademisin Raporu

YOK,2022. Yüksek Öğretim İstatistikleri. https://istatistik.yok.gov.tr

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

rk
rk

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.