Prof. Dr. Nurseren TOR
III. BÖLÜM
‘Mersin’de “Sokak”, “Sanat” ve “Estetik Algı” Politikası’ derken algıda duraklıyoruz. ALGI (Perception) tanımını yaparsak “Duygularla alımlanan, beyin tarafından işlenen, bellekte depolanana ve fiziksel veya zihinsel bir tepke biçimini üreten enformasyon.” olarak tanımlıyor İletişim Sözlüğünde Erol Mutlu. Biraz daha açarsak, örneğin Mersinlinin çevresindeki uyaranların ya da olayların ayrımında olması ve onları yorumlaması sürecidir diyebiliriz. Peki, olayların nasıl ayrımına varıyor ve yorumluyor. Yani nesneleri ve olayları algıladığı görüş açısı. Bu görüş açısı ile de birçok psikolojik etmenlerden etkilenir. Bunlara anlam yükler. Anlam hem geçmiş hem de yaşadığı süreçte amaçlarıyla yoğrulur.
“Anlam olmazsa algı da olmaz” Buradan da anlam yüklenemiyorsa çevresindeki olaylara ve nesnelere algı çalışmıyor diyebiliriz. Algı tek başına içgüdüsel bir şey olmayıp kültürel eklentiler, motivason, ihtiyaç, ruhsal durumlar ve tutumlarla beslenen bir davranış biçimidir, yaşam şeklidir. Açıkçası “anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.” durumları ortaya çıkmaktadır.
Algımızı ve amacımızı oluşturmak ve işlemek için de kent nüfusumuzun yüzde kaçı hangi amaçla, hangi anlam ve hangi algıyla yaşamaktadır. Bu bağlamda oluşturduğu yaşam biçimi nedir kentimizde izliyoruz. Kent içinde ve dışında gördüğümüz manzaralar korkunç tabii…
Bunlar;
Kültürel altyapının uyumlaştırılmasından tüm alanları kapsayan kültür politikası kültürlerarası eğitimden geçmelidir. ( Köy Enstitüleri projesi gibi). Şerife Atlıhan’ın da açıkladığı gibi Köy Enstitüleri Modeli yerel kalkınmada önemini asla yitirmemiştir. Ülkemizin toplumumuza uyumlu en özgün bir model olduğunu hepimiz biliyoruz.
”Cumhuriyet’in kurulmasından sonra Köy Enstitüleri Formülü olumlu – olumsuz denemeler sonucunda bulunmuştur. Köy Enstitüleri’nin gücü, milli oluşundan ve gerçeklerimizin zorlamalarından doğmuştur. Fay Kirby, “Köy Enstitüleri düşüncesinin hiçbir yabancı eğitimciye borcu yoktur.” Derken bu özgün kuruluşlardan söz etmektedir. (Atlıhan 2008:456)
Bilindiği gibi eğitim ilkesinin önemi, günümüz toplum yapısındaki çarpıklıkta bir kez daha görülmektedir. Bu modelin güncellenerek uyarlanması kaçınılmaz gibi… Mersin’de büyük ana caddelerde ve sahilde günümüz toplum yapısını izlediğimizde bu gerekliliği bir kez daha anlamaktayız.
Yerel göçlerin ve Suriye göçlerinden sonra kentin toparlanıp güçlendirmesinde kültür sanat ve sokak politikasının yeniden yasaya dönüştürülmesi zorunlu hale gelmiştir. Kentimizde yaşanan kaosun artık üstesinden gelmek mümkün olamamaktadır.
Ekonomik kriz, Korona krizi, kültür krizi ve bir de sanat krizi kenti gerçekten iyileşemeyen hastaya dönüştürmüştür. Peki, Mersin’de bu aydınlanmayı yani bu politikayı nasıl geliştiririz sorusuna yine Şerife Atlıhan’ın Köy Enstitü programını gözden geçirmek gerekir.
“Köy Enstitüleri, izlediği eğitim metotları bakımından da pedagoji biliminin dikkatle incelediği bir model oluşturmaktadır. Dersler üç gruptu. %50 kültür dersleri ve genel bilgi dersleri ( Türkçe, tarih, coğrafya, yurttaşlık bilgisi, matematik, fizik, kimya, yabancı dil, öğretmenlik bilgisi, müzik, resim, kitap okuma, tartışma, piyes, gezi, araştırma, vb.).
% 25 tarım (tarla, bahçe, zooteknik, kümes hayvancılığı, arıcılık, ipek böcekçiliği, balıkçılık, su ürünleri vb.).
%25’i de teknik dersler ve uygulamalar (demircilik, tenekecilik, ev ve el sanatları vd.) Derslerde uygulanan metotların özü, öğrencileri çalışmalara yönlendirerek, onlara bilgiyi iş içinde iş aracılığıyla öğretmekti.” (Atlıhan 2008:456-457)
Romanlar Mahallesi duvar resimleri, orada bir buluşma ve sokak satıcılarının haftanın belli günleri üretimlerini satışa sunmaları için dikkat çekmek için bir katkı değer olarak rol üstlenmiştir.
Bu geleneksel olarak daha çok “kör nokta” katılımcı grubun var olan kültür politikasını yeniden aydınlattı. Bu alanların tümü Mersin’de olup olmadığını gösterecektir. Genişletilmiş bir Asya- Avrupa sokak politikası, kültürlerarası becerilerden ve uluslararası fırsatlardan gerçekten yararlanacaktır.
Bahsedilen hemen hemen tüm alanlarda, Sonunda kültürel, sanatsal ve politik toplum konferanslarda, panellerde, kongrelerde, sergilerde ve yayınlarda yaptığımız çalışmalarla Yirmi Beş yıldır yansıyan önemli katkılar sağlamıştır.
Şimdi tartışmaya katılmak bizim işimiz ve eylem tavsiyelerinin uygulanmasına da katkıda bulunmak hedefimiz olmuştur. Bu nedenle görüşme sonuçları yayınlarımızda yer almaktadır ve ayrıca yaklaşık çeyrek asır içinde birçok uluslararası etkinlikte 1998, 2000, 2005, 2008, 2013, 2014, 2019, 2020 yılları yoğun bir şekilde sunulmuş ve tartışılmıştır. Bu etkinliklerin korunması ve sürdürülür hale gelmesi için Lev Kreft’in bir soru modeli ile bizi düşündürmektedir.
“Sorulması gereken soru, sanatsal özerklik ve sanat kurumuyla birlikte sanatın evrenselliğinin ne zaman ve nerede bu kadar önemli hale geldiği, icat edildiği ve korunduğudur. Kitabın konusuna uygun olarak şunu sorabiliriz: Ne tür bir siyaset evrenselliğe temelden ihtiyaç duyar ve ne tür bir sanat, sanatın insanlığın ilerlemesindeki evrensel misyonundan devşirilmiş kendine özgü bir siyaseti olmadan hayatta kalamaz?” (Kraft, 2008:39,)
Sanat ve siyaset ilişkisi içinde Mersin’de küresel ölçekte Sanat politikası ve iktidar politikası umarım ortak bir noktada sürdürülebilir anlayışta buluşacaktır.
Mersin sokaklarında “kültür ve sanat” ın korunması, geliştirilmesi, özgürleştirilmesinin vazgeçilmez bir görev olduğu konusunda hepimiz hem fikiriz. “Sanat, özgün özgürlüğüne sokaklarda kavuşur.” der Sokak Ekonomisi Platformu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Osman Sirkeci. Mersin’de hem sanatçı olarak özgürlük arayışı ve hem de sanatın kendi özgürlük arayışı ancak sokakta bulduğumuzu doğruladığını yaşamış bulunmaktayız.
Evrenselin ötesine ulaşmak için, yaklaşımımızı, bütün kültürel ve siyasi rejimlere dayatılan küresel gelişmelerin yolunu çizen batı modernliğiyle sınırlamamız ve sanat ile siyaset arasında modernliğin izinden gidenler için bir model haline gelen üç ilişki tarzına indirgememiz gerekiyor. “diyen Kraft üç ilişki tarzını;
Ulus inşa etmenin ve sürekliliğini sağlama da ilk modern siyasi sanat rejimidir ve hala geçerliliğini kullanıldığı bilinmektedir. Sanatın özerkliği, belirli bir estetik iktidar rejimini temsil etmektedir. Avangard model ise sanatın geleceği bir yerde “her şey mubah” olarak tanımlarız. Sanat ve siyaset birbirinden kopmadığı gibi sanatla siyaset, siyasetle sanat aracılığı ile toplum arasındaki evrensel ilişkinin kaynağını bulmak için ilke olarak doğaya dönebiliriz. Kültürlerin oluşumları da evrenselliği inşa etmenin modern yoludur. Bu yol da “sokak” tır.
Mersinli olan Özdemir İnce’nin de 1995 yılındaki tespitlerine göre ülkemiz genelinde olduğu gibi kentimizde de toplumun kültür dünyasına duyduğu ihtiyaç çok büyüktü.
“ Her yıl bütçe yasası çıkmadan önce, TBMM Bütçe Komisyonu’nda Türkiye Cumhuriyeti’nin Kültür Bakanlığı’nın bütçe tartışılırken, merkez sağ partilerin, milliyetçi ve dinci partilerin milletvekilleri ülkemizin büyük yazar ve şairlerine, tiyatro, bale ve sinema sanatçılarına “küfür etmek” için sıraya girerler. Ve kimi teknokrat ve ekonomistler, küreselleşen dünyaya ve özelleştirme hummasına bakarak Kültür Bakanlığı’nın kapatılmasının gerekli olduğunu ileri sürerler. Neden acaba?
Dünyanın küreselleşmesi belki gerçekleşecek, belki iyi sonuçlar verecektir; özelleştirme Türkiye’yi belki dünyanın bir numaralı sanayi ülkesi yapacaktır. Bunların hepsi, “belki” ! Devlet sanayi ve ticaret dünyasından çekilip küçülecektir. Olabilir! Ama devlet, Batı’da örneklerini gördüğümüz gibi kültür dünyasından çekilmeyecek, tam tersine bu alanın örgütçüsü olarak büyüyecektir. Ama toplum, insan toplumu olma nitelik ve özelliklerini istiyorsa…” (İnce, 1996:116)
Yıl 2020 ve halı hazırda Mersinli ” insan toplumu olma” yolunda mücadelesine devam ediyor. Bu mücadeleyi korona mevsimi için de sokakta vermek zorunda. Yani doğamıza dönmek insan olmak için sokak belirleyici olmaya devam ediyor.
Kentin yönetim düzeyi dikkate alınacak şekilde hareket edildiğini biliyoruz. Bir kurum ne kadar kapsamlı kültür politikasına sahip ise o kadar hükümet tarafından belirlenecek yasal çerçeve koşulları ve finansman programları değişecektir. Kentimizde, kültürel ve sanatsal yaşamı gelecekte küresel kılacaktır. Bu durumda Mersin’de kültür-sanat, Avrupa, Asya, Afrika gibi kıtalarla kültürlerarası süreçler açısından belirleyici olacaktır. Kentimizin coğrafik konumu da zaten bunu gerektirmektedir.
Kaynakça
Yazarın diğer yazıları:
Mersin’de Sokak, Sanat Ve Estetik Algı Politikası – I. Bölüm
Mersin’de Sokak, Sanat ve Estetik Algı Politikası – II. Bölüm
GENEL
14 saat önceGENEL
14 saat önceGENEL
1 gün önceGENEL
2 gün önceYEREL
13 gün önceYEREL
14 gün önceYEREL
15 gün önceVeri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.