23 Aralık 2023 Cumartesi
Geçmiş zaman yazıları; Ocak 2005 arşivimden… (Liman İçin Düğün Değil, Düşünme Zamanıdır...)
Diyalektik Nedir ? Diyalektik Materyalizm Nedir ?
YALIN ÜRETİM, SÜREÇ İYİLEŞTİRMELERİ SAĞLAYARAK VERİMLİLİĞİ ARTTIRIR
Allah Gültak’a Yardım Etsin…
İyiyiz herhalde..!
Mersin’in kent dinamiklerine dayalı, kurumsal varlığı ve yüklendiği misyon itibariyle sadece kente değil, ülkeye örnek olabilecek ciddi anlamda son denemesi olarak nitelendirilecek TÜDAŞ girişimine ve sonunda yaşanan hüsranı anlatmayı sürdüreyim..
1969 Mayıs ayında toplanan kurucu ortaklar 9 kişiden oluşan ilk yönetim kurulunu belirledi ve idare meclis başkanlığına aynı dönem Ticaret ve Sanayi Odası başkanlığını da yürüten Nurettin Algül’ü getirdiler. (Rahmetli Algül ile ihracatçı birlikleri yönetimlerinde bir dönem birlikte çalıştık.)
1969′ da kurumsal yapısını oluşturmaya başlayan TÜDAŞ’ın başına genel müdür Erdoğan Birol atandı..
Bir yıl sonra 1970-74 yılları arasında şirketi zirveye taşıyacak çok önemli bir isim Birol’un yerini aldı..
Bu isim Halit Soydan idi..
Soydan Yapı Kredi Bankası Çukurova grubuna geçtikten sonra Yapı Kredi Bankası genel müdürlüğüne getirilecek ve ülkenin çalkantılı yıllarında bankayı yapısal anlamda değiştirip ihracat ağırlıklı bir yapıya kavuşturacaktı..(Halit ağabeyi yakın zamanda kaybettik. Eşsiz bir insandı mekanı cennet olsun)
Şirketin 1972 idare meclisine bakıldığında Mersin’e ekonomi yanında siyaseten de ağırlığını koyan isimler dikkat çekiyordu..
İşte o idare meclisi:
-Mahir Turan
-Reşat Karamehmet
-H. İbrahim Kılınçlıoğlu
-Emin Yıldız (Mersin narenciyeciler kooperatiflerini temsilen)
-Erol Tarhan
-Nurettin Algül
-Sungur Baydur
-Ünal Şıhman
-Oktay Mutlu (Arpaçsakarlar köyü temsilcisi)
Oktay Mutlu dışındaki tüm isimlerle dostluğum oldu, iş hayatımızın belli dönemlerinde yollarımız da kesişti.
Başlangıç sermayesi 3 milyon 550 bin lira olan şirket devletin yaş meyve sebze ihracatında bu tür çok ortaklı kurumsal şirketlere tanıdığı ayrıcalıkların tümünden yararlanma avantajına sahipti..
Kuruluş aşamasında piyasanın çok altında düşük faizli kredilerle tesisleşmeleri sağlanıyordu..
Yatırım teşvikleri yanında ihracatta vergi iadeleri bu tür şirketlere diğer ihracatçılardan daha yüksek oranda veriliyordu..
Örneğin narenciyeci kendi adına limon ihraç ettiğinde %10 vergi iadesinden alırken, bu tür kurumsal yapılar kademeli olarak ihracatlarını arttırdıkça %20’den başlayarak %30-35’lere varan oranlarda primden yararlanıyordu.
İlk dönemler biraz da bu görünen görünmeyen teşvikler sayesinde çok para kazanan şirketin hisselerini almak bir süre sonra hisse toplayıp kontrolü ele geçirme yarışına dönüştü.
Ancak kısa süre sonra özellikle de Halit Soydan’ ın ayrılmasıyla yönetim zaafları baş göstermeye başladı.
Soydan’ın yerine o günlerde emekli olmuş eski Mersin Valisi Ethem Boysan (1966-68 yılları arası İçel Valisi) getirildi.
Devlet bürokrasisinden gelme Boysan’ın tarımsal ürünleri işleyip dünya pazarlarına sunma amaçlı bir şirketi Soydan’dan daha ileriye taşımakta zorlanacağı belliydi..
Öyle de oldu..
Halit Soydan döneminde yönetime müdahale etmeyen İdare Meclisini oluşturan çekirdek kadro Boysan’ın gelişiyle dizginleri ele aldı..
Ve 10 yılı doldurmadan TÜDAŞ çok ortaklı yapıyı kaybedip bir kişinin kontrolüne geçti..
Ya sonra?
Mersin’in küçük sermayeleri bir araya getirip büyük işlere imza atma hayalleri suya düştü. Çok ortaklı şirket macerası bir daha açılmamak üzere sona erdi.
Tıpkı marka otel kazandırmak için mücevher taşı değerindeki kentin en değerli arsasını tahsis edip pek çok küçük sermayedarı ortak ederek Mersin otelini yaptırma girişiminin hüsranla sonuçlanması gibi..
Ne zaman birileri iyi niyetle sermayeleri birleştirip ‘liman, marina işletelim, tatil köyleri oteller yapalım, sanayi tesisleri kuralım’ dese, aklıma geçmişteki talihsiz denemelerin trajedilerle biten öyküleri gelir..
Yeni maceralara çıkmaya hazırlananlara da sütten ağzı yanmışlar adına dilim döndüğünce ‘yoğurdu üfleyerek yemelerini’ önerir dururum…
Abdullah AYAN
*
Yazarımızın diğer yazıları: