09 Nisan 2022 Cumartesi
Geçmiş zaman yazıları; Ocak 2005 arşivimden… (Liman İçin Düğün Değil, Düşünme Zamanıdır...)
Diyalektik Nedir ? Diyalektik Materyalizm Nedir ?
YALIN ÜRETİM, SÜREÇ İYİLEŞTİRMELERİ SAĞLAYARAK VERİMLİLİĞİ ARTTIRIR
Allah Gültak’a Yardım Etsin…
İyiyiz herhalde..!
Kabul edelim, hepimizin kafasında bir belediyecilik modeli var. Hepimizin aklına belediyecilik deyince, altyapı, park bahçe, yol asfalt, temizlik geliyor. Son zamanlarda da sosyal belediyecilik kavramı öne çıktı. Bunlar tamam. Bunlar zaten yasayla tarif edilmiş ve yapılması gereken görevler belediyeler için.
Hepimiz haklı olarak bir belediye başkanından bu hizmetleri en iyi bir şekilde yapmasını bekleriz. Elbette bu görevlerin en iyi şekilde en yapılması belediye ilk olarak belediye başkanının dürüstlüğüne, çalışkanlığına bağlı olduğunu da biliriz. Bu konuda çok şanslıyız.
Öte yandan sözü edilen hizmet taleplerinin her zaman çok fazla olacağını ancak belediyelerin maddi imkanlarının buna yetmeyeceğini ayrı bir gerçektir. Her şey doğru ve yerinde yapılsa bile her hizmetin mutlaka bir eksiği, mutlaka eleştiricek bir yönü, mutlaka tatmin etmeyen bir yanı bulunacaktır. Kaldı ki, her hizmet değerlendirmesinin mutlaka bir subjektif yanı da vardır. O nedenle zaten Belediye Başkanlarının hizmetlerinin öyle ya da böyle çok konuşulması, çok tartışılması gayet doğaldır. Ayrıca şehir yaşayan bir canlı olarak her zaman sorun üreten bir organizmadır. Dolayısıyla sorunlar da bitmez, onlara bulunan çözümler de. Bütün bunlardan dolayı Vahap Seçer’le ilgili bir somut ve maddi hizmet değerlendirilmesinde bulunacak değilim. Konu bu değil. Konu Mersin. Konu Mersin’in kimliği.
Mersin’inin kimliksiz bir şehir olmadığını kimse söyleyemez. Ama Mersin kimliğinin yeterince zihinlerde netleşmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu ciddi bir sorundur. Hepimizin çok istediği Mersin’in marka şehir olması aslında kimlik sorunuyla ilgilidir. Çoğumuz marka olmayı kentti başka yerlerde tanıtma olduğunu zannederiz. Değildir. Marka olmak ilk önce şehrin içinde yaşayanlar tarafından benimsenmesi ve sevilmesidir. Kent bir kimlik içinde bir kültüre bağlı olarak benimsenir ve sevilebilir. Bir kent için kimlik hissinin eksikliği asında en büyük sorundur. İlk aşılması gereken de budur. Vahap Seçer işte tam da bunu peşinde.
Hiç kuşkusuz Vahap Seçer bildiğimiz somut belediyecilik konusunda çok şey yaptı. Hatta yeni bir sosyal belediyecilik modeli yaratı. Mersin kent yoksularına verilen destek konusunda ülkenin ne dikkat çeken Büyükşehir Belediyesi şu anda. Bunlar çok önemli tabii. Elbette bu hizmetleri eksik bulanlar olacaktır. Eleştirenler de olacaktır. Dedim ya, bu işin doğası böyle. Ama bana göre Seçer’in en önemli mücadelesi bu kentin kimlik duygusunu, hemşerilik duygusunu güçlendirmek.
Bu nedenle zaten Vahap Seçer, herkese her yerde ilk önce Mersin’i anlatıyor. Durmaksızın Mersin’in tarihini anlatıyor. Mersin’in özelliklerini anlatıyor. Herkese birbirini sevdirmeye çalışıyor, herkese bu şehri sevdirmeye çalışıyor.
Vahap Seçer bir şey daha yapıyor. Bu kentin değerlerini benimsetmeye çalışıyor. Bu kentin gizli kalmış değerlerini ortaya çıkarmaya çalışıyor.
Kenti marka şehir yapma mı diyordunuz. Buradan geçiyor. Kenti kentin içinde yaşayanlar sevdiğinde ve benimsediğinde markalaşabiliyor ancak. Öyle ya, senin benimsemediğini başkası niye benimsesin.
Kentimiz de kimlik duygusunu güçlendirmenin bir yolu da kamusal alan üretmek ve buralarda bolca etkinlik yapmaktır. İnsanların birbirini tanıması, kaynaşması, bütünleşmesi bu etkinliklerden geçiyor. Önyargılar, ayrımcılıklar böyle ortadan kalkıyor. Kentli olmak kentte yaşamak değildir. Kentli yaşam biçimine sahip olmaktır. Kentli olmak farklılıklara saygı göstermek, özgürlükçü olmak ve demokratikleşmektir her şeyden önce. Bir yaşam biçimi olarak kent insanı mutlaka değiştirir. İnsan da kenti değiştirir. Ama Vahap Seçer’le birlikte kez daha anlıyoruz ki, kafalar değiştikçe, çok şey değişiyor. Mersin, Mersin oluyor.
İbrahim YALÇINER
Yazarın diğer yazıları:
Yazdım, gene yazıyorum. Biri Mustafa Gültak’a dur desin. Emin olun Gültak’ı sevdiğim için yazıyorum bunları. Tabii bir de Mersin’i.
Gültak’ın Vahap Seçer takıntısı kendisine çok şey kaybettiriyor. Her defasında gol yiyor, yere seriliyor. Ama bir türlü aklı başına gelmiyor.
Bu hırs, bu çekişme, bu husumet nereye kadar. Olan kentte oluyor bu arada. Siyasette rekabet güzeldir, gereklidir de. Ama en az onun kadar güzel olan da işbirliğidir. İşbirliği ve rekabet dengesini kaçırırsan zarar görürsün, zarar verirsin. Olan budur.
Gerçi bu çekişmeden faydalanan yandaş gazeteciler yok değil. Yalan yanlış haberlerle onlar da bu ortamı kızıştırıyorlar, selden kütük kapmaya çalışıyorlar.
Sayın Gültak bu millet kavgayı izlemeyi sever ama kavga edeni sevmez. Gaza gelme bence.
Çevrendeki yalakalara da dikkat et. Daha önce onların kimlere çalıştığını da hatırla bu arada.
Gelelim Gültak’ın yenilgiyle biten son şovuna. Bu sefer konu hafriyat. Kentsel dönüşümden çıkan hafriyatı kim taşıyacak. Büyükşehir taşıyacaksa ücreti ne olacak.
Büyükşehir bu konuda yetkili bir defa. Nitekim şimdiye kadar ücreti karşılığında bu hizmeti vermiş, veriyor. Millet bahçesi inşaatı son örnek mesela. Adamlar parasını vermiş, harfiyatı da Büyükşehir taşımış.
Diyelim bu konuda anlaşmazlık var ya da bir sorun var.. Vahap Seçer diyor ki Gültak’a: beni arasaydın çözüm yolu bulurduk. Gültak ise bunu yapmıyor. Tam tersi mal bulmuş mağribi gibi, bazı bakanlıklardan aldığı yazılar dayanarak şova hazırlanıyor. Pankart hazırlıyor. Başta ahaber olmak üzere yandaş gazetecileri pusuda bekletiyor. Seçer’i tuşa getirecek ya. Daha önceki yenilgilerin intikamını alması lazım.
Gültak elinde panosu ile söz almaya başlamasıyla malum tayfa ön sıralara doğru hareketleniyor. Vahap Seçer oyunu fark ediyor. Yer mi, yemez. Yandaşlara burası “Ringo’nun ahırı değil” diyor, onları yerlerine gönderiyor.
Bu seferde vay sen misin bunu diyen. Malum çevrelerden basını salondan kovdu, basına sansür uyguladı yaygarası. Hadi be..
Siz kim, basın kim. Bir defa meclis toplantısı canlı yayınlanıyor, neyin sansürü. Sonra basına yer ayrılmış: ilk defa herkes masa, kalem, kağıt, dosya verilmiş. Toplantı öncesi fotoğraflarını çekmişsin. Akdeniz belediyesi dahil olmak üzere bütün belediyelerin kamera ve fotoğrafçıları konumlanmış çekimlerini yapıyor. Orası meclis. Meclisin sosyal alanına girmeye ne hakkınız var. Siz TBMM’si sıraları arasında dolaşan yakın çekim yapan gazeteci gördünüz mü?
Kaldı ki başkan iki toplantı öncesi herkesi bu düzen için uyarmış. Daha ne?
Ben gazetecilik yapmış bir insanım, hayatım basın haklarını ve özgürlüğünü savunmakla geçti.
Geçin bunları. Gelin size basın ahlakını anlatayım önce. Yoksa çok sınıfta kalırsınız böyle. Yaygaracılıktan da vazgeçin.
Kırk defa yazdım. Gazeteci taraf olabilir, ben de tarafım. Ama gazeteci önce dürüst olacak ve objektif olacak.
Tekrar Gültak’a gelince. Bu iş bilmezlerin dolmuşuna gelme. Belediye başkanlığını yap. Kavga ve tartışmalarınla değil, hizmetlerinle gündeme gel. Bir de tutarlı ol. Hem kendi meclisinden borç yetkisi isteyip hem de büyükşehir meclis üyesi olarak Büyükşehir belediye başkanı Vahap Seçer’i engellemeye kalkma. Millet bu tutarsızlığınız ve çelişkili tavrınız fark etmiyor mu zannediyorsunuz. Bunların zamanı gelince önünüze konmayacak mı sanıyorsunuz.
Mersinliler sizin bu tutumunuzla kente neler kaybettirdiğinizi çok iyi biliyor. Dönün bu zillet yolundan artık.
İbrahim YALÇINER
Yazarımızın diğer yazıları:
Bu sorunun cevabı kesin ve net benim için. Vahap Seçer Mersin’in yolunu açıyor. Mersin’in geleceğine yürüyor. Vahap Seçer lider. Salt Büyükşehir Belediye başkanı olduğu için bu konumda değil, kişilik özeliklerinden dolayı, tecrübelerinden dolayı, bilgisi ve birikiminden dolayı bu kentin doğal lideri artık.
Liderlik öncelikle cesaret, güven, sorumluluk, bilgelik ve samimiyet gerektiriyor. Vahap Seçer’ de bunlar fazlasıyla bulunuyor. Seçer Mersin’i çok iyi tanıyor. Kent sosyolojisini biliyor. Gelecek öngörüsü ve toplumsal duyarlılığı son derece yüksek olan Seçer böylelikle giderek daha çok daha geniş kitleleri etkiliyor, hatta yönlendiriyor.
Seçer siyasi bir kişilik her şeyden önce. Tamam, sonuçta bir belediye başkanı ama ufku çok daha geniş bence. Dolayısıyla kendini klasik belediye hizmetleriyle sınırlamıyor. Yeni tür bir belediye başkanı var karşımızda. Aslında kentimizin ihtiyacı da bu değil mi?
Kimilerinin onu anlamadığını biliyoruz. Hatta yadırgadığını. Dahası engellemeye çalıştığını. Ama nafile. Lider engellenemeyen kişidir. Nitekim bütün olumsuzluklara karşı yolunu açıyor ve kararlılıkla yürüyor.
Hem de şikayet etmeden.
Vahap Seçer parlamento tecrübesi olan siyasi bir kişilik olarak bir kere şunun bilincinde: Belediyecilik kentin ekonomisi ile, sosyal yapısı ile kültürel dokusu ile, ekolojik özellikleri ile doğrudan ilgili. Bu entegrasyonu sağlamadığı sürece iyi belediyecilik yapılamayacağının farkında.
Dolayısıyla bu bütünlük içinde kendi belediyeciliğini inşa ediyor.
Bu nedenle; ekonomik gelişmeye, sosyal bütünleşmeye, kültürel dönüşüme ve sürdürülebilir çevreye çok önem veriyor.
Ekonomik gelişmeye önem verdiği için, Mersin ana konteyner liman inşasını ertelenmesine karşı çıkıyor. Çukurova uluslararası havaalanı inşaatının geciktirilmesini istemiyor. Çeşmeli-Taşucu otoyolu inşaatına bir an önce başlanmasını istiyor.
Sosyal bütünleşmeye önem verdiği için; dezavantajlı kesimleri üretime yönlendiriyor, onları meslek ve iş sahibi yapmaya çalışıyor.
Kent sosyolojisini iyi bilen Vahap Seçer, her konuşmasında kentin kültürel dönüşümü üzerinde duruyor. Hangi etnik kimlik ve inanç kökeninden gelirse gelsin insanları Mersin ortak paydasında bir araya getirmeye çalışıyor. Bunu yapıyor. Ve Mersin’i birleştiriyor.
Yine Seçer, sürdürülebilir çevreye çok önem verdiği için, Karaduvar mahallesinde yapılmak istenen Polipropilen tesislerine şiddetle karşı çıkıyor. Liman sahasının kent dokusuna zarar verecek biçimde genişlemesini istemiyor ve bunun için mahkemeye başvuruyor.
Mersin’in birçok sorunlarının Ankara’da çözülebileceğini gören Vahap Seçer, kentin tüm kesimlerini Ankara’ya baskı yapmaya çağırıyor. Yıllardır Mersin lobisini olmadığı söylenir.
İşte lobi.
Vahap Seçer Mersin’in her sorununun içinde, onlarla ilgili ve her konuda düşünceleri tavrı olan biri. Bu yanıyla mayınlı tarlada geziyor. Eminim onun bu tavrından rahatsız olan da çok.
Bunlar zaten kendilerini hemen belli ediyor. Onların kimler olduğunu ve maksatlarını bu şehir çok iyi biliyor. Bizim konumuz onlar değil, konumuz Mersin. Mersin’in geleceği. Mersin’in geleceği bu kentin tarihinde ve varoluşunda saklı.
Mersin küresel dış dinamiklerle var oldu. Temeli ticaret. Ama uluslararası ticaret. Yani bir yanıyla lojistik ihtiyaçlar var etti Mersin’i. Mersin çevresiyle Mersin oldu. Dahası göçle kuruldu. Baştan beri tarım ve sanayi var oldu bu kentte. Yani çok odaklı, çok kültürlü. Bu özelikte Türkiye’de ikinci bir kent yok. Dolayısıyla özgün. Ve çok özel bir bakış gerektiriyor. Vahap Seçer bu bakışı yakalamış görünüyor.
Bu kenti Vahap Seçer gibi birleştirici ve sürükleyici liderlik geliştirebilir. Bu hepimiz için bir şans.
Bu kentin imkanları da, sorunları da büyük. Büyük sorunlar liderlikle çözülür. Vahap Seçer konumuyla ve kişiliğiyle buna hazır. Yol açıyor, yoluna gidiyor.
Şimdi yapılması gereken Vahap Seçer’ in yolunda yeni bir yapılanmaya gitmek. Burada Vahap Seçer’ in belediye başkanlığından söz etmiyorum. Onu da kapsayan geniş bir bakış açısından ve yapılanmadan söz ediyorum.
Vahap Seçer anladığım kadarıyla buna hazır, Mersin’in ekonomik sektör ve sivil toplum temsilcileri siz buna hazır mısınız?
Vahap Seçer siyasetçi diyebilirsiniz. Evet siyasetçi, ama iyi dikkat edin Vahap Seçer parti siyasetçisi değil, bu kentin siyasetçisi.
Hepimizin ilk önce yapması gereken de bu kentin siyasetçisi olmak değil mi? Bunun için bir araya gelmek ve hep beraber bu kentin güzel geleceğine yürümek değil mi?
İbrahim YALÇINER
Yazarımızın diğer yazıları:
Mustafa Gültak, işi gücü bırakıp Vahap Seçer’i karalama peşinde. Böyle bir şey ilk defa oluyor. Çok şaşırtıcı, çok ilginç. Elbette başkanlar arasında hizmet yarışı olabilir. Hatta siyasi rekabet olabilir. Ancak olan bu değil, olan resmen husumet. Oysa bunun kimseye yararı yok. En çok Gültak’a yararı yok.
Gültak resmen bir takıntı içinde. Adeta psikolojik bir vaka var ortada. Bir belediye başkanı kendi bölgesinde adım adım gezip Vahap Seçer hakkında konuşur mu? Yok şuraya asfalt yapılmadı, yok şuraya yağmur suyu döşenmedi der mi? Dahası vatandaşları Büyükşehir Belediye başkanı aleyhine kışkırtır mı? Allah aşkına böyle bir şeyi hiç duydunuz ya da gördünüz mü?
Tamam. Büyükşehir belediye başkanı olmak istiyorsun, anladık. Ama bunun yolu bu değil ki. Bu gerginliğe ne gerek var. Her fırsatta bir tartışma açmaya ne gerek var. İl başkanı mısın, belediye başkanı mısın?
Belediye başkanı isen, başkanlığını yapacaksın. Önce bölgene hizmet edeceksin. Sonra kendini iktidar partisinden olma hasebiyle Mersin’in ita amiri gibi davranmaktan vazgeçeceksin. Maşallah iktidarın öyle böyle yaptıkları tüm hizmetler senden soruluyor.
Millet bahçesini de sen yaptın(!), TOKİ evlerini de(!). Sahi kendi belediye sınırlarında olmayan Millet Bahçesini neden üstlendin. Ortada hem hukuki hem etik bir sorun yok mu sence?
Mustafa Gültak aynı zamanda bir belediye meclis üyesi olarak elbette Büyükşehir Belediye hizmetlerini eleştirecek, eksik ya da yanlış gördüklerini söyleyecek.
Kimse buna bir şey diyemez. Ama bir belediye başkanı meclis toplantısında “şu mahalleden selam getirdim, şu esnaftan selam getirdim(!), şu muhtarlar sizden randevu aldım diyemez.
Derse ne olur. Komik duruma düşer. Rolünü ve kimliğini karıştırmış olur. Olan da budur.
Böyle bir yolu seçen Gültak her seferinde Vahap Seçer karşısında zor duruma düşeceğini nasıl bilmez. Karşısında usta bir politikacı olduğunu nasıl anlamaz. Her polemikte yenilen Gültak’a biri dur demeli bence. Yenilen pehlivan güreşe doymaz sözü boşuna değil demek ki.
Bakın Mersin’in böyle gerginliklere ihtiyacı yok. Rekabete bir şey demiyoruz, ama rekabet kadar işbirliği de gerekiyor şimdi. Bu anlayış da olmayan her politikacı kaybedecek, bu da böyle bilinsin. Mersin’de politik seviyenin çok yüksek olduğunu, herkesin her şeyi takip ettiğini kimse unutmasın. Herkes yarışsın ama kurallarıyla. Çelme takarak değil, engelleyerek değil.
Bütün bu olanlardan sonra Gültak, Büyükşehir hizmetlerini engellemiyoruz demiyor mu?
Aklımızla dalga geçiyorlar resmen. Sizin yaptığınız tam da budur. Siz Mersin halkına hizmeti resmen ve alenen engelliyorsunuz? Büyükşehir belediye bütçesini onaylanıyorsunuz. O yıl içinde hizmetlerin gerçekleşmesi için borçlanma miktarını kabul ediyorsunuz, sonra da yıl içinde meclis çoğunluğuna güvenerek borçlanmayı reddediyorsunuz. Bu hangi akla, hangi hukuka, hangi vicdana sığar Allah aşkına.
Yahu arkadaş bir belediye şirketinin kendi belediyesinin de alçağı ihaleler için alması gereken teminat mektubu hakkını bile reddettiniz be. Bu kadar mı yüreğiniz karardı, bu kadar mı aklınız durdu. Mersin bunu hakkediyor mu, Mersin halkı bunu unutacak mı? İnsanların yüzüne nasıl bakacaksınız, karşınıza siyaseten çıkmayacak mı sanıyorsunuz.
Düşünün bir belediye başkanı önceki dönemden 3 milyar Tl borç devir alıyor. Bu borcun 1milyar Tl’sini ödüyor. Ama hiçbir biçimde borçlanamıyor. Bu ne demek biliyor musunuz? Mersin halkı, şimdiye kadar 1 milyar Tl kadar hizmetten mahrum kaldı demek. Bu böyle devam ederse Mersin halkının Büyükşehir’den alacağı bir yıllık hizmetini yediniz demek.
Buna hakkınız var mı sayın Gültak. Tüm Cumhur ittifakı üyelerine soruyorum, buna hakkınız var mı? Siyaset bu mudur, insanlık bu mudur? Nasıl gece rahat uyuyorsunuz anlamıyorum.
Vahap Seçer bütün bunlara rağmen sakinliğini koruyor, sizin gerçeği görmenizi, aklınızı başınıza almanızı bekliyor. Ama bu da bir yere kadar olmalı herhalde.
Son sözüm şu Sayın Gültak: Gerçekten nereye koşuyorsunuz? Gittiğiniz yol, yol değil. Belki kişisel hırslarınızı tatmin ediyor olabilirsiniz. Ama kaybediyorsunuz ve Mersin’e kaybettiriyorsunuz. Yazık ediyorsunuz Mersin’e de kendinize de.
İbrahim YALÇINER
Yazarımızın diğer yazıları:
Son günlerde Mersin Büyükşehir ve İlçe belediyelerinden Akdeniz Belediyesi’nde ilginç tartışmalar oluyor.
Cehalet mi desek, bölücülük mü desek, kıskançlık mı desek, gündem değiştirmek mi desek biz de şaşırdık durduk.
Belediyeler halka hizmet için var. Aldığı maaş, yediği her lokma, taşıdığı her niyet kul hakkına girer.
İyi hizmet edemezsen, günü gereksiz tartışmalarla götürürsen, kavgadan, ayrıştırmadan yana olursan yine de kul hakkını yemiş olursun.
Son meclis oturumlarında Gurup sözcülerinden Zafer Özturan, Mahmut Tat, hatta Mehmet Topkara bile seçtikleri sözcükleri tartarak ifade ederlerken, Büyükşehir’de Başkan Gültak, Akdeniz’de ise Nenni diye bir meclis üyesi adeta kafaları karıştıran söylemlerde bulunuyorlar. MHP’li Tufan Nenni her Akdeniz meclisinde gerginliği arttırıcı laflar ediyor. Bu tehlikeli çıkışlarıyla meclis birbirine giriyor. İş olmayınca laf oluyor!
Kendi partilileri tarafından bile çok sevilmedikleri ve bu yaklaşımlarının tasvip edilmedikleri iddiaları konuşuluyor. Hizmet yapamayınca acısını kargaşa yaratarak gidermeye çalıştıkları da ifade ediliyor.
Eğer bu niyetleri varsa hem kul hakkını yemiş oluyorlar, hem de Mersin için kötü propagandalara alet oldukları için zararlı duruma düşüyorlar.
Başkan Gültak ekranlara konuşmayı çok seviyor!
Başkan Vahap Seçer bu nedenle Gültak’ı konuşması esnasında uyararak, “kamera bu tarafta oraya bakarak konuşabilirsin” diye uyarması çok ilginçti. Gültak’ın ekrana bakarak konuşmak istediğini ve bu işi çok sevdiğini herkes biliyor.
Bazen kendi arkadaşları bile bıyık altından gülümseyerek başlarını önlerine eğiyorlar! Biz ekranlardan bunu görebiliyoruz.
Tabi en kaotik durumlarda bile Başkan Vahap Seçer işi yatıştırmasını biliyor. Çok sert ve yerinde müdahale ederek, olası gerginliklerin önüne geçebiliyor.
Aslında mecliste tartışmaların daha seviyeli ve anlaşılır bir üslupla yapılması tüm vatandaşların beklentisidir.
Bu haklı beklentiye rağmen, tahrik edici, gündem değiştirici, suçlayıcı laflar etmek hiç kimseye yakışmıyor.
Başkan Gültak’ın Büyükşehir’i suçlamak için sol geleneğin kullandığı bildiri dağıtma girişiminin mahalleli tarafından da yadırgandığı söyleniyor. Gültak’ın meclis konuşması uzayınca başkan Seçer tarafından uyarılmasını “Demokrasiye evet vesayete hayır” demesi çok komik kalmıyor mu sizce de.
Vatandaşlar kimin demokrasiden kimin vesayetten yana olduğunu bilmiyor mu?
2,5 yıldır borçlanmayı neden onaylamadıklarını kamuoyu bilmiyor mu?
Bu söylem Sayın Gültak ve Cumhur ittifakı üyelerince söylenebilecek bir laf mı?
Bu tür tersinden okumalar, doğru söylemleri de boşa çıkarmıyor mu?
Bu kadar acemilik olur mu Allah aşkına!
Sayın Gültak vatandaş sizden iş yapmanızı bekliyor. Sokak araları berbat. Temizlik iyi yapılmıyor. TOKİ diye tutturduğunuz konutlar size ait değil. Çay mahallesinde kentsel dönüşüm dediniz ve o mahalleyi dönüştüreceğinizi belirtiniz. Bir tek ev yıkılabilecek mi acaba. TOKİ konutları o mahallede sadece konutlaşmayı yaygınlaştırmaya yaramadı mı?
Hani yerinde dönüşüm olacaktı?
Çay mahallesi de yerinde Çilek Mahallesi de.
Ne değişti sizce?
Büyükşehir Belediye Başkanı iyi ki bu tür polemiklere girmiyor ve taviz vermiyor.
Tek tesellimiz Büyükşehir her alanda hizmetlerini aksatmadan, özellikle yoksul ve geri bıraktırılmış mahallelerde çalışmalar yürütüyor.
Çok konuşmak değil, çok çalışmak değer yaratır…
İbrahim YALÇINER
Yazarımızın diğer yazıları: