Osman Sirkeci

Osman Sirkeci

07 Mayıs 2021 Cuma

Yoksullukla Mücadelede Sokak Ekonomisi

Yoksullukla Mücadelede Sokak Ekonomisi
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Sokak ekonomisi kamuya açık alanlarda, sokaklarda, köşe başlarında, caddelerde, meydanlarda gerçekleştirilen her türlü mal ve hizmet alışverişi olarak tanımlanmaktadır. Sokak ekonomisi kayıtlı ve kayıt dışı faaliyetler olarak iki kısımdan oluşmaktadır. İnsan ihtiyaçlarının sınırsızlığı ve kaynakların nispeten sınırlılığı ölçüsünde meşru olan ve meşru olmayan sosyal ve iktisadi faaliyetleri içeren kısmı da bulunmaktadır. Sokak ekonomisi kamusal alanlarda yürütülen her türlü iktisadi, sosyal, kültürel, sanatsal ve zanaatsal fayda üreten reel ve sanal faaliyetleri kapsamaktadır.

Yirminci yüzyıl boyunca ortadan kalkacağı beklenilen ve tahmin edilen çok küçük ölçekli sokak ticaretinin tüm bu öngörü ve beklentilerin aksine giderek daha yaygın ve etkin hale geldiği öne sürülmekte ve de görülmektedir. Tespit edilebilen göstergeler temelinde tüm alt sektörleri ile birlikte sokak ekonomisinin henüz ölçülememiş hacmiyle, küresel olarak alıcısı ve satıcısı ile 8 milyarlık dünya nüfusunun 6 milyarlık kesiminin günlük yaşamını etkileyen devasa boyutlara ulaştığı tahmin edilmektedir. Veri tabanlarından derlenen nicel göstergeler bu demografik sokak esnafları kümesinin kendine özgü ortak paydaları ölçeğinde yıllık 30 trilyon dolarlık bir ticari hacme ulaştığını göstermektedir. Sokak ekonomisi bu hacmiyle 100 trilyon dolarlık dünya ekonomisinde en büyük ekonomi olarak görülen 21 trilyon dolarlık ABD ekonomisini bile geçmiş görünmektedir.

30 trilyonluk dolarlık hacmi ile sokak ekonomisi, sokak robotları üreticilerinin ve yatırımcılarının dikkatlerini çektiği gibi diğer girişimcilerin ve araştırmacıların da dikkatini çekmeye başlamış bulunmaktadır. Ekonomistler siyasetçiler tarafından dikkate değer görülmeyen, ortadan kalkması beklenen yüzlerce alt sektörü ile sokak ekonomisi dar gelirlilerin, yoksulların ihtiyaçlarının yegâne tedarikçisi olmuştur. İşsizlerin en kolay, en yaygın iş ve ekmek kapısı olarak görülmektedir. Bu çalışmada gündemdeki yerinin giderek daha önemli hale geleceği ön görülen sokak ekonomisinin işlevleri kent yaşamındaki yeri yerel ve ulusal düzeyde yarattığı katma değer, sağladığı istihdam, önlediği enflasyon, yükselttiği alım gücü ile yarattığı ek ticari hacim ile birlikte problemleri, sorunları ve çözüm önerileri ele alınacaktır.

Son 50 yılda küresel ölçekte iyileşme trendinde olan sokak ekonomisi Türkiye’de henüz modern kent yaşantısının yadsınan, görmezden gelinen, horlanan, küçümsenen faaliyetleri olarak önyargılarla algılanmaktadır. Yüzeysel olarak bakıldığında ve sorgulandığında fazla irdelenmeden ne sunulan ürünlerden ne hizmetlerden ne de zihinsel ve sanatsal faaliyetlerden yararlanılmak istenmediği genel olarak ifade edilmektedir. Bireyler hakim olan bilinçaltı ön yargılarla farklı yaşam kesitlerinde bizatihi kendisinin içinde yer aldığı seyyar esnaflık faaliyetlerini ne kendisine itiraf edebiliyor ne de başkalarıyla paylaşabiliyor. Geçmişte kalan seyyarlık faaliyetleri adeta öz geçmişten siliniyor. Ne yeni kariyer ve iş ortamlarında bahse konu ediliyor ne de yakınlara ve çocukla alternatif bir iş olarak yakıştırabiliyor. Bu durum genel olarak inkarın, yadsımanın, küçümsemenin ve hor görmenin temellerini oluşturuyor. Kendisi için utanç kaynağı olan seyyarlık anlayışı seyyarlık yapanların horlanması ve aşağılanmasını tetikliyor.

Sokak faaliyetlerinin, seyyar satıcılık ve sanatçılık faaliyetlerinin can kurtaran olarak yegane çareye dönüşmesi bu sektörün hacmini çok boyutlu olarak genişletmeye başladı (Baştaymaz, 2004). Hacimsel büyüme dikkatlerin yönelmesini de beraberinde getiriyordu elbette. Özellikle 2015’ten bu yana artan araştırmalar, medyada esmeye başlayan pozitif rüzgârlar dikkatleri sokak faaliyetlerinin üzerinde yoğunlaştırdı. Küresel medyanın yanında ulusal ve yerel medya da reyting ve tiraj konusu olarak gördüğü sokak ekonomisin bir toplumsal sorumluluk süreci olarak algılamaya ve sunmaya başladı. Süreç içinde değişim gösteriyor olmakla birlikte bir sokak müzisyeni adeta fukara bir dilenci gözüyle de görülmektedir.

1980’ler Türkiye’sinin bu yüzyıllık sorunu kırk yıl önce Bülent Ecevit tarafından Arayış dergisinde kaleme alınan baş yazılarında işportacıya, seyyar satıcıya toplumumuzun ve ekonomimizin bütün bu yapıcı, yaratıcı, dinamik unsurlarına, ‘bırakın ezilsinler’ deniyor şeklinde ifade edilmektedir (Bayar, 2018, s. 51).

Ecevit’in yorumlarını referans alan Ahmet Bayar da kendi yüksek lisans tezinde kendi başına bir şeyler başarmaya çalışan insanları engellemek yerine onlara yardımcı olunması gerektiğini savunarak devletin sağlayamadığı uygun yaşam alanları ve çalışma koşullarına alternatif olarak seyyar satıcıların, işportacıların belirli düzenlemelerle çalışabilecekleri ortamın sağlanması ve bunların engellenmemesi gerektiği sonucuna varmaktadır. Bu ve benzeri ifadeler sokak ekonomisinin kent yaşamının yadsınan ve görmezden gelinen ayrılmaz bir parçası olduğunu tüm açıklığıyla ifade etmektedir. Aslında sorun olarak lanse edilse de sokak ekonomisi modern toplumun ürettiği sorunlara karşı kendiliğinden oluşan bir çözümdür (Bayar, 2018, s. 51). Kayıt dışına itilmiş, ötekileştirilmiş ve israf edilmekte olan milli bir değerdir. Sosyoekonomik ve politik bir zenginliktir. Tüm bu olumsuzlukların karşısında kayıt dışına ve hukuk dışına itilmiş bir statüsüzlüktür.

Osman SİRKECİ

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.