22 Ağustos 2021 Pazar
Geçmiş zaman yazıları; Ocak 2005 arşivimden… (Liman İçin Düğün Değil, Düşünme Zamanıdır...)
Diyalektik Nedir ? Diyalektik Materyalizm Nedir ?
YALIN ÜRETİM, SÜREÇ İYİLEŞTİRMELERİ SAĞLAYARAK VERİMLİLİĞİ ARTTIRIR
Allah Gültak’a Yardım Etsin…
İyiyiz herhalde..!
.
Bazen bir kitap çıkar karşınıza ve o kitabın ruhuyla, kitapta okuduğunuz her kelime ve satırda bir bütün olursunuz.
O ruhun söylediği her kelime ayrı bir öğreti haline gelir size…
Bilmediğiniz kelimeleri araştırır, yüzeysel kalmamak için bildiklerinizin ise derinliğine inersiniz o ruhu daha iyi anlayabilmek ve kavrayabilmek için…
Ve başlar yolculuğunuz.
Tutar elinizden o ruh daha önce hiç yaşamadığınız bir deneyim yaşatarak, sürükler sizi uçsuz bucaksız hayallerin ve rüyaların alemine…
Başka bir boyutta yaşarsınız onunla
Kah deniz olursunuz, kah gökyüzü
Kah güneş olursunuz, kah dolunay
Kah gece olursunuz, kah gündüz
Kah Aşuk olursunuz, kah Maşuk
Kah Mevlana olursunuz, kah Şems
Bütün duvarları yıkarak ve aşarak yaşarsınız onunla birlikte sınırların ötesinde…
.
Böyle bir kitap ve ruhla karşılaştım.
Daha doğrusu evren o kitabı ve ruhu bana gönderdi.
Ben farkında olmadan ona gittim ya da o bana geldi.
Öyle bir şey işte…
Ve itiraf etmeliyim ki…
Bir şekilde yollarımın kesişmiş olduğu beni yer yer içimdeki en dibe, en kömürümün karasına sürükleyip, kendimle yüzleşmemi ve uykusuz gecelerime sebep olurken…
Bir yandan beni alıp bambaşka diyarlara götürerek, beni masalların ve efsanelerin öznesi yapan o ruhu kaybetmekten her kelimesinde hep çok korktum…
Ve kıskandım onu okuyan diğer kişilerden…
Hangi kitap mı?
Söylemek istemiyorum, paylaşmak istemiyorum onu sizlerle…
O ruh hep bana kalsın istiyorum.
Hep benimle birlikte…
Sizin bir kitabı bitirdiğinizde kitapla birlikte size gelen o ruhla bağlantınızın kesileceğini düşünerek, o ruhu kaybetme korkusuyla, o kitabı bitiremediğiniz ve bitirmek istemediğiniz hiç oldu mu?
Sizin bir kitabın ruhuyla hiç bağlantıya geçtiğiniz oldu mu?
Sizin hiç kelimeleriniz lal oldu mu?
.
“Hamuş” dermiş Mevlana kendine…
Yani “Suskun”
Hiç merak ettiniz mi?
Namı dünyayı sarmış, işi gücü ve bütün varlığı kelimelerden oluşan…
50.000’den fazla muhteşem dizeye sahip bir şairin, neden kendine suskun adını verdiğini?
Neden Mesneviliğin ölümsüz eserinin “b” harfiyle…“Bişnev” ile…
Yani “Dinle” diyerek başladığını..?
Bu bir rastlantı olabilir mi?
Peki, siz hiç sessizliği dinlediniz mi?
Sahi sessizlik dinlenebilir mi?
Hâlbuki ne çok şey söyler sessizlik dinlemesini bilene.
Ne çok hakikat gizlidir içinde…
.
Dünya ve nesnel olan her şey sınırlıdır.
Ya ruh ve hayaller?
Sınır koyabilir misiniz onlara?
Zincire vurabilir misiniz?
Kelepçe takabilir misiniz bileklerine?
Tasma geçirebilir misiniz boynuna?
Hapsedebilir misiniz onları bir zindana?
.
Yaşamın öznesi nedir diye soracak olursanız…
Hissetmek derim.
Alabildiğine ve olabildiğine…
Hissetmek…
Ne var ne yoksa bütün benliğinle…
Bütün kâinatı hissedebilmek.
Hissedebilmek kâinatın o dur durak bilmeyen, düzenli atan kalp atışlarını.
Kâinatın ayrılmaz bir parçası ve onunla bir bütün olduğunu bilerek.
.
Cesaret dediğimiz şey kendimizi kandırmamız değildir belki.
Bize gelen o ruhu bir hediye/ödül olarak görüp, teşekkürlerle kabul etmektir…
İzin vermektir o ruha ve sınırsızlığa…
İzin vermektir sizi çıkaracağı sınırsız yolculuğa…
Ve izin vermektir yaratıcılığınıza…
Ateşe ve suya…
.
Ben kırmızıydım… Yani ateş.
Yer yer kahkahaları, gözyaşları, arzuları ve öfkesiyle sınır tanımayan deli bir sarı.
Ama sen hep maviydin…
Alabildiğine mavi…
Masmavi…
Ve sonra maviye boyandı sınırsızlığım.
.
Teşekkür ederim ruhum, bana gelerek onca eşsiz ve paha biçilemez deneyimi yaşattığın için.
Teşekkür ederim ruhum her kelimende bana öğrettiğin onca şey için.
.
Susma ruhum, konuş benimle…
Küsme benimle…
Bana yine bir şeyler söyle
Yine tut ellerimden
Götür beni uçsuz bucaksız hayaller âlemine…
Seninle anlam buluyor kelimelerim.
Seninle şekilleniyor hikâyem
Her söylediğin kelime, söz
Başka bir forma dönüşüyor düşlerimde
Yazılara dökülüyor sayende
Bir kitap işliyorum ilmek ilmek
Belki ileride bir oyuna dönüşecek
Şiirlerle, şarkılarla, danslarla
Kendine yeni bir form bularak yaşam bulacak nesnellikte…
***
Yazmak için her şey ilham olabilir insana
Kimileri ilham der, kimileri ruh
Bazen bir kitap
Bazen bir insan
Bazen bir kuş
Bazen bir renk
Bazen bir güneş
Bazen bir yıldız
Akla gelen ve hissedilebilen ne varsa
Ama illede hayal gücü ve duygu
Kaptırabilmek gerekir kendini kelimelerin hülyasına
Yaşayabilmek gerekir onları korkusuzca
Sancıları hissedebilmek bir doğum edasıyla
Ve raks etmek kelimelerin coşkunluğunda
Bazen bir yel eser
Salıverirsin kendini bir tüy edasında
Kaptırıverirsin o düş rüzgârına
İnci taneleri gibi dökülüverir kelimeler
Sözcük öbekleri oluşturuverir o anda
Dalıverirsin hülyalara…
Bir bakmışsın koca bir derya
İçinde yüzerken bulursun kendini
Yeni kitap hazırlığında…
Bir deneme…
.
Başak KARATEPE
Yazarımızın diğer yazıları: